Barış Terkoğlu: Peker’i doğrulayan bilgilere ulaştım

Barış Terkoğlu: Peker’i doğrulayan bilgilere ulaştım

reklam"

Gazeteci Barış Terkoğlu, Cumhuriyet gazetesinde yayınlanan yazısında, organize suç örgütü lideri Sedat Peker‘in yayınladığı 9.videoda , Sezgin Baran Korkmaz’la ilgili iddialara yer verdi. Terkoğlu yazısında, Peker’in iddiaların üzerine görüştüğü kaynakların iddiaları doğruladığını belirtti.

Barış Terkoğlu yazısında, Sezgin Baran Korkmaz’ın (SBK) yargılanma süreci ile ilgili, ” ‘Çok yukarıdan’ bir elin sürece müdahale ettiği, gözle değilse de akılla görülebiliyor” ifadelerini kullandı.

Terkoğlu’nun yazısı şöyle:

Sedat Peker bu kez, adı SBK diye kısaltılan Sezgin Baran Korkmaz’ın, bir işadamıyla yaşadığı alacak-verecek krizine, İçişleri Bakanı’nın müdahale ettiğini anlattı. İddiasına göre, 5 Aralık 2020’de, SBK, bakanlığa çağrılmıştı. Bakan Soylu, SBK’nin 45 milyon dolarlık alacağından vazgeçmesini istemişti. Peker’in iddiasına göre, bakanlıkta SBK’ye, kendisi hakkındaki tahkikat haberi verildi. Yurtdışına çıkması istendi. Bunun yanı sıra Peker, SBK’nin Paramount Oteli’nde yargının, bürokrasinin ve medyanın kritik isimlerinin hiçbir ücret ödemeden tatil yaptığını da söyledi.

Aslında “Vay arkadaş” dedirtmiyor. Sebebi basit. Zira SBK hakkında, yargının tuhaf kararları bunları düşündürmüştü. Ayrıca bunları uçan kuşlar bile konuşuyordu.

DEVLET MESELESİ’ OLAN PARA

Peker’in açıklamalarının ardından meseleyi bilen kritik isimleri aradım. Bir tanesi şunu anlattı:

“İçişleri Bakanlığı’na bir kez değil aynı gün iki kez gitti. Telefonla çağrıldı. İlk gidişinde elindeki senedi şimdilik icraya koymaması istendi. O da tamam dedi. Bakanlıktan çıktı. Derken kısa süre sonra telefon geldi. Tekrar bakanlığa çağrıldı. Gittiğinde ‘devlet meselesi, bu parayı hiç alma’ denildi.”

İkinci kaynak da aynı hikâyeyi başka benzer detaylarla anlattı. Onun anlattığında tekrar bakanlığa dönme yoktu. Bakan telefonla konuşmak için odadan çıkıyor, sonra tekrar geriye dönüyordu. Eklediği bir ayrıntı daha vardı:

“İçişleri Bakanı görüşmede SBK’ye ‘Biz seni Çakıcı’nın elinden almadık mı’ dedi. Gerçekten de Kervansaray Otelleri’nin satışı sırasında SBK’ye karşı Alaattin Çakıcı devreye girmişti. Çakıcı, SBK’yi görüşmeye çağırmıştı. Ancak Çakıcı’nın adamlarının telefonları o sırada polis tarafından dinleniyordu. Hem bu görüşme hem de SBK’nin ofisinin basılması bu sayede önlendi. Arkasında devlet desteği olduğunu düşünen SBK, Çakıcı’ya meydan okuyabildi.”

Kısacası kaynaklar Peker’in anlattıklarını nüanslarla doğruluyor. Devletin, hukuk kılıcını herkese karşı eşit kullanmak yerine mafya, işadamları, yargı, siyaset arasında düzenleyici olmayı seçtiği bu yol, aslında devleti de çökertiyor. İşin ilginç yanı, İçişleri Bakanlığı’ndaki o görüşmede SBK’ye, “Bu bir devlet kararı” deniliyor. Haliyle devlet ile mafya arasındaki çizgi iyice belirsizleşiyor.

ÖLÜ ALICILIĞI YAPIYOR

Biliyorum. Anlamakta zorlanıyorsunuz. “Kim bu adamlar, nereden çıktı”, diyorsunuz.

Özetlersek, ABD’de “Kingston Kardeşler” olarak bilinen Jacop Ortell Kingston, Isaiah Kingston, Rachel Kingston, Sally Kingston’un yargılandığı dava, Türkiye ile ilişkilendiriliyor. Suçlarını itiraf eden ve mahkûm olan Kingston kardeşler, ABD hazinesini dolandırarak 500 milyon doları ülke dışına çıkarmıştı. ABD makamları, bu paranın en az 132 milyon dolarının Türkiye’ye gönderildiğini düşünüyor. Gerçekten de Kingston kardeşler, Türkiye’de kurdukları şirket aracılığıyla, Türkiye’ye para taşıdı. İşte SBK de Türkiye’deki mahkemeler tarafından bu parayı kullanmakla suçlanıyor.

Peki, SBK ne iş yapıyor? Kendisi şöyle anlatıyor: “Batmış olan, kapanmış olan şirketleri satın alıyorum, onları yeniden üretime kazandırıyorum, insanlar çalıştırıyorum, ekonomiye katıyorum.”

Kısacası SBK, Türkiye’de “zor durumda” olan şirketleri ucuza alıyor. Sonra “bir şekilde” düze çıkarıp pahalıya satıyor. Haliyle Korkmaz’ın hem alışları hem satışları tartışma yaratıyor.

30 Eylül 2020’de İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, SBK’nin de aralarında olduğu 14 kişi hakkında, malvarlıklarına el konulması talebinde bulundu. Aynı gün 10. Sulh Ceza Hâkimliği kabul etti. Ayrıca SBK hakkında da yurtdışına çıkış yasağı kararı aldı.

5 Kasım 2020’de yeni bir gelişme oldu. Mali Suçlar Araştırma Kurulu Başkanlığı (MASAK), SBK’nin serveti hakkında “suç bulunamadı” raporu verdi. Ertesi gün, 6 Kasım’da, İstanbul Cumhuriyet Savcılığı bu kez el koyma kararının kaldırılmasını istedi. Aynı gün, İstanbul 3. Sulh Ceza Hâkimliği, SBK hakkındaki tedbir kararını kaldırdı. Yetmedi, 17 Kasım 2020’de de İstanbul 7. Sulh Ceza Hâkimliği, SBK hakkındaki yurtdışına çıkış yasağını bitirdi.

Kısacası yargı, çok tuhaf şekilde, bir buçuk ayda tersine döndü. SBK’nin üstüne giderken bir anda rüzgâr ters esmişti.” diye yazdı.

29 Aralık 2020 tarihirde, Sezgin Baran Korkmaz’ın da aralarında bulunduğu 19 kişi hakkında gözaltı alan İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın daha önce “temiz” kararı verdiğine işaret eden Terkoğlu, “Söz konusu takvime, yargının gel-gitli tablosuna, aynı kişiyle ilgili verilen kararlardaki çelişkilere bakılınca, “çok yukarıdan” bir elin sürece müdahale ettiği, gözle değilse de akılla görülebiliyor.

Üstelik…

Söz konusu kararların ardından, yargıda ilginç değişiklikler de oldu. İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı İrfan Fidan, 27 Kasım 2020’de Yargıtay’a, oradan tek dosya açmadan jet hızıyla Anayasa Mahkemesi üyeliğine atandı. Soruşturmada kritik kararları alan vekili Hasan Yılmaz da Adalet Bakan Yardımcılığı’na getirildi. Satrançta hem beyaz hem siyah taşlar aynı anda yer değiştiriyordu.” ifadelerini kullandı.

reklam
Sosyal Medyada Paylaşın:

BİRDE BUNLARA BAKIN

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?