Ben sen, o şu, biz bizler, onlar şunlar…
Aslında Hepimiz!
Yeryüzü ile gökyüzünün birbirine karışıp tüm yaşanmışlıklarımızı allak bullak edercesine,yüreğimizin prangalara vurulmuş gibi daraldığını hissettiğimiz anlarda neler yapabiliyoruz?
Oh bee rahatladım diyebileceğimiz çözümsel yolları keşfetmek için ne gibi uğraşlar veriyoruz?
Yalnız veya hep beraber yani…
HEPİMİZ.
Veya şanslıyım hem de çok diyerek kenara çekilip izlemek olan en kolay yolu seçenek diye mi kabul ederiz.
İfade etmekte güçlük çektiğimiz her ne olur ise olsun, bir an olsada es verip rahat nefes almanın faydalarını sıralamaktan niçin tereddüt ederiz.
Bir noktadan sonra tereddütlerimiz endişeye, kaygıya ve önlemini alamadığımızda ise, ne yazık ki hızla büyüyen korkularımıza dönüşür.
Önemli olduğunu bilir lakin değilmiş gibi davrandığımızdan henüz kendimize dahi anlatamayacağımız ilginç anlar gelişir, bu durumda olması gereken asıl davranışlarımızdan mümkün olduğunca uzaklaşırız, ardından gelebilecek tehlikeyi hiç düşünmeden, kendimizce doğru adımlar attığımızdan bahsederiz doğru olmadığını bile bile üstelik.
Elbette hiç birimiz (kusursuz) yani mükemmel değiliz, kaldı ki zaman zaman kendimizin dahi kabullenmekte güçlük çektiği, olamaz dediğimiz anları yaşıyor, yaşatabiliyoruz.
Kusursuz, yani mükemmel olmayı kim istemez ki?
Çoğumuzun zihni belki çook karışacak çok.
İşte bu harika!
Niye mi?
Zihnimiz karışsın, karışsın ki zira tembelliği bırakıp geç kalmış olduğu jimnastiğe başlamış olsun, böylelikle hem sağlıklı olacak hem farklı düşüncelerle aldığı doğru kararlara attığı imzalarla, hürmetle elleri öpülesi büyüklerimizin dediği gibi (bir taşla iki kuş vurmuş)olacak.
Olduğumuz yerdeki pencereden hiç bir faaliyette bulunmadan çevremize sadece bakmak yerine,ben olma içgüdüsüyle kıpırdayarak yapmaya çalışacağımız en küçük bir işlev dahi kendimizi daha iyi hissetmemize sebep olacaktır, önemi iseancak yaşadığımızda bulabileceğimizfarkındalıktır.
Ee ne oldu yani diyenlerden miyiz?
Peki…
Hadi, cesaretle bakacağımız bir ayna da biztutalım ve görmekte zorlandığımız, hatta görmemek için her türlü olumsuzlukları marifetmiş gibi kabul ettiğimiz, güne yansımaktan korkan ışığı, kör kuyudan çıkarmak için yapacağımız minimum dokunuşlarla alevi ile etrafını maksimum aydınlatan ışığa dönüşmesinin yolunu açmaya fırsat yaratalım.
Acısıyla tatlısıyla, üzüntüsüyle sevinciyle, başarı ve başarısızlıklarıyla, olumlu olumsuz düşünce ve yaşanmışlıklarıyla, güzel veya çirkin diye sınıflandırmaya cüret ettiğimiz hayat ağacımızdan oluşan bu yaşam bizim!
Hepimizin.
Hangimizin yaşamında inişler, çıkışlar yok ki?
Zaman zaman tükendiğimizi dile getirecek kadar bıkkınlık içerisindeki çırpınışlarımızda biliyoruzki aslında…
HEPİMİZ!
Hayatımızı güçlü kılan yaşadığımız inişler ve çıkışlardan çıkarabildiğimiz ders niteliğinde deneyimlerimizin varlığıdır, tüm farklılıkları biliyor olmamıza rağmen birbirimizi doğru veya yanlış etkilediğimiz, offf bee amaan yaa çok mu önemli diye birde serzenişlerle sürecin aleyhimize işlemesine fırsat veririz.
Hepimizin bildiği, kör ile yatan şaşı kalkar deyimini zor da olsa!
Yanlış doğrudan ilham alır diyelim.
Ve son cümlemizi…
İşleyen demir parıldar misali, doğru yaptıklarımızın ışıltısıyla aydınlık saçacağına inanarak noktalayalım.
Saygılarımla
‘’YAŞAMA DAİR HERŞEY’’
B. Yaşam Uzmanı/Uzman Eğitmen
Mercane CAN
Ağzınıza yüreğinize sağlık çok güzel anlatmissiniz
Gerçekten harika bir yazı bizim icimizdeki sizin yureginizdeki cümleler ancak bu kadar güzel yansitilir.Emeginize sağlık sayın hocam ❤️
Hepimiz bir mıyız gelinen son noktada ,kişilikler bozulmuş gitgide karmaşıklaşan hayatlar. Yüreğinize sağlık sevgili hocam günümüzü çok güzel özetlediniz.