İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, katıldığı canlı yayında cumhurbaşkanlığı adaylığına ilişkin olarak yaptığı açıklamada, “Öyle bir hayalim yok. Bu iş hayal kurmakla değil, gerçekleri ortaya koyup üreterek, insanların kabulüyle olabilecek işlerdir.” dedi. İstanbul’a ‘gurur ve keyifle’ hizmet ettiğini söyleyen İmamoğlu, Memleketin iyileşmesi adına 86 milyonu eşit gören devlet yapısı olması adına bu omuzlar bütün yükleri taşır” diye konuştu.
İBB Başkanı İmamoğlu, tv100’de yayınlanan Candaş Tolga Işık ile Az Önce Konuştum programının canlı yayın konuğu oldu. İmamoğlu’nun yarın (14 Aralık) yapılacak duruşması hakkında ‘siyasi yasak’ ihtimali sorulduğunda “Ekrem İmamoğlu bundan en son zarar görecek kişi. Siyaseten fayda göreceğimi iddia edenler var. Ben öyle bir faydanın zerresini istemiyorum” yanıtını veren İmamoğlu, ‘siyasi mağduriyet’ konusunda ise “Ben mağduriyet yaşamadan, hükümete karşı herkesin seferber olduğu bir seçimi kazındım. Ben mağduriyetle kazanmayı kendine adet edinmiş birisi değilim. Onu mağduriyetle kazanmış insanlara soracaksınız.” ifadesini kullandı.
İmamoğlu, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan‘ı ‘üç dört defa’ rüyasında gördüğünü söyleyerek, “Tahminde bulunuyorum, eminim ki o her gece rüyasında beni görüyor” dedi. İmamoğlu, Erdoğan hakkında, ‘İstanbul travması’olduğunu dile getirdi.
İmamoğlu, Işık’ın ‘Cumhurbaşkanı olma hayaliniz var mı?’ sorusuna, ‘Öyle bir hayalim yok’ dedi ve “Bu iş hayal kurmakla değil, gerçekleri ortaya koyup üreterek, insanların kabulüyle olabilecek işlerdir. Ben İstanbul’a hizmet etmekten onur duyuyorum” yanıtını verdi.
İmamoğlu’nun katıldığı canlı yayında söylediklerinden öne çıkanlar şöyle:
“Bugün farklı ülkelerden de katılan bir kısım öğrencilerle Türkiye ve demokrasiyi konuştuk. Hatta Standford Üniversitesi’nden vardı, Avrupa’nın farklı üniversitelerinden gençler vardı. Bizim üniversitelerimizden katılan gençlerle… Türkiye’nin bu demokrasi sürecini konuştuk. Konuşulan tek şey merkeze oturan tek şey baskı altında toplum, adalet duygusu, özellikle gençleri umutsuzluğa iten sebepler. Demokrasiyi öteleyen ya da demokrasiyi baskı altında tutan ekonomik sebepler; borçlanmış gençlik geleceği… Baktığınızda bunları konuşmak böylesi genç bir ülkede 33-34 yaş ortalaması olan bir ülkede bizim demokrasi gelişimimiz açısından çok üzücü.
Evet, olgunlaşmış bir demokrasi sürecine sahip değiliz. Çok şeye ihtiyacımız var. Çok çabaya ihtiyacımız var. Çaba gösterirken belki ihmalimiz oluyor, milletçe bunu söylüyorum. Bu ihmali gideren ya da toplumu bu konuda daha duyarlı hale getiren bir müsubet, bir nasihatten evladır misali bazen başımıza böyle müsibetler gelebiliyor. Bu yolculukta taşları kaldırmak, düzenlemek için bir fırsat olarak görüyorum.
Biz böyle bir kararı umut etmiyoruz. Her şeye rağmen yarınki mahkemenin hakimine, savcısına karar vericilerine sonsuz güvenmek istiyorum. Temennim o. Her zaman söylüyorum. Allah’ım vicdan yoksunu, adalet yoksunu insanlardan bizi koru. Bunlar önemli kavramlar. Güvenmek istiyorum. Kötü bir söz söylemek, önyargılı davranmak istemiyorum. Umarım kalplerinde adalet hissiyle ve en güçlü hukuk bilgileriyle karar versinler.
Düşünsenize; Ben 31 Mart seçiminde o en hararetli akşam, daha sandıklar sayılmamış, henüz rakamlar dökülmemiş. Anadolu Ajansı veriyi kesmiş. Öyle bir ortamda çıkıyorum hakkımı arıyorum. Hak yemem, hakkımı yedirmem diyorum. Öyle bir gece… Ve o gece o tansiyonla ben hiç bir laf etmiyorum, kimseye. 18 gün sabırla bekliyoruz. Hakkımızı alıyoruz. Sonra 6 Mayıs günü seçim iptal ediliyor. O hararetle yolumuz uzun diyorum, gençliğimiz var, heyecanımız yüksek deyip insanlara moral motive sağlıyoruz. Tek kötü lafımız yok. Ben aylar geçecek, 4 Kasım 2019’da bana hakaret edene, sayın bakana cevap veriyorum.
Cümleme lafa bakarım laf mı diye, adama bakarım adam mı diyorum. Ben 4 Kasım’da, aradan 6 ay geçmiş. Görevimi yapıyorum, milletimle buluşmaktan moralimin en yüksek yerindeyim. O kadar süre sonra YSK’ya hakaret edeceğim… Ama daha acısı ne biliyor musunuz? Bu hakaret olarak ne zaman anlaşılıyor? 20 ay sonra. Dolayısıyla ben bir kaç yerde de söyledim. Size de söyleyeyim. Yine o muhterem İçişleri Bakanı söyledi ya, ‘Hüngür hüngür ağladım İstanbul seçimlerini kaybettiğimiz gece diye. Ve o hüngür hüngür ağlayan akıl, o bakan ve o amiri bu davayı açtırmıştır. Bu siyasi bir süreçtir. Tekrar ifade edeyim gerçekten bu memleketi vicdan yoksunu, adalet yoksunu insanlardan bu devleti, bu milleti Allah korusun diye dua ediyorum ve aynı zamanda mücadele veriyoruz.