Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın imzasıyla İstanbul Sözleşmesi’nin feshedilmesi kararının iptali istemiyle açılan dava, Danıştay 10. Daire’de görüldü. Danıştay savcısı, İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmenin hukuka aykırı olduğu ve kararın iptali yönünde görüşünü açıkladı.
Duruşmaya Türkiye’nin dört bir yanından baro ve STIK temsilcileri, avukatlar, ve kadınlar katıldı. Davanın görüldüğü Danıştay’ın önünde polis kadınlara müdahale etti.
Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu Başkanı Canan Güllü ve avukat Tuba Torun, duruşmada yaşananları, Danıştay savcısının mütaalasını ve bundan sonraki süreci T24’e değerlendirdi.
Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu Başkanı Canan Güllü, “Danıştay Savcısı, mütaalasını değiştirmedi, başta da böyle bir mütalaa vermişti. Arkasında durduğunu, tek kelimeyle kararın hukuksuz olduğunu söyledi. Bu önemli. Bunun yanı sıra aslında davalı avukatın söylemleri de bizim için hayal kırıklığı oldu. Düşünce tarzını ortaya koydu. Bize, Anayasa tarafından Cumhurbaşkanı kararlarının denetlenemeyeceği tarzında bir savunma yaptı. Böyle bir şey yok, hangi dünyada yaşıyoruz, hangi ülkeden bahsediyor onu anlayamıyoruz. Anladığımız o ki sayın Cumhurbaşkanı’nın ‘Ben yaptım oldu’ felsefesini her şeyde geçerli olmasını, artı kanunsal metinleri hiçe saydığını savunan hukukçularıyla beraber karşı karşıya bir durumda bulunuyoruz.” dedi.
Güllü şu ifadeleri kullandı.
Yanlışa yanlış demeyen, hukuksuzluğa ama demeyen bir yapıda savunma avukatları. Ona karşı baroları, hukukçu arkadaşların savunmalarını anlamlı bir şekilde yaptı.
Bizim bugün Danıştay’da ortaya koyduğumuz şey bir kadın mücadelesi, örgütlülüğü, birlikteliğiydi. Bu dosyanın bir tane daha handikapı var ki o da şu, geniş salonlarda yapılmayan duruşmalar demokrasiden uzak duruşmalardır. Türkiye’de kadının, insan hayatının önemsiz olduğu , dönemlerden geçiyoruz. Bunun için 700 kişilik salonla mutlu olmadık bu sabah. Umarım bu salona bir daha ihtiyacımız olmayacak. Umarım insan haklarının ihlalinin sonu olur bu.
Bir ayın içinde açıklanacak gerekçeli kararın olumlu beklentisiyle gidiyoruz bu salondan. İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmeyi isteyen rahmetli sayın Oğuzhan Asiltürk’tü. Saadet Partisi’nin tabanına ben yaptım ama hukuk engel oldu diyebilecekler.
Karar olumlu olursa yeni müracaatların yapılması gerekecek. Olumsuz olduğu konusunda fikir beyan etmek istemiyorum. Bugünkü salonu izleyen hâkimler de kadınları, kız çocuklarını, kendi kızlarını, eşlerini, kendi kardeşlerini düşüneceklerdir. Her gün mesnetsiz, herhangi bir nedensiz kadınların öldürüldüğü, çocukların istismara uğradığı, cezasızlığın ödül olduğu ülkede daha fazla ihmallerin olmasını engelleyeceklerdir.
Avukat Tuba Torun
Avukat Tuba Torun da İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararının Anayasa’nın 90. maddesi ihlal ettiğini belirterek şunları söyledi:
“İki tane savcı daha önce çekilme kararının hukuka aykırı olduğu görüşünü belirtmişti. Bu hepimiz için tarihi bir görüş. Savcılar vardır dememize sebebiyet veren bir görüş aynı zamanda. Umarız ki heyet de bu yönde bir karar bildirir. İdari yargı usulüne göre zaten yazılı olarak bildirmek durumda. Dolayısıyla biz dört gözle kararı bekliyor olacağız.
İstanbul Sözleşmesi bir uluslararası sözleşme. Anayasa’nın 90. maddesine göre uluslararası sözleşmeler kanun hükmündedir. Uluslararası sözleşmelere yine Anayasa’nın 90. maddesine göre onaylanması ve yürürlüğe girmesi Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin onayıyla olmuşsa, aynı şekilde Meclis onayıyla çekilme mümkün olabilir. Bir Cumhurbaşkanlığı avukatı, ‘Bu bir çekilme değil, fesihtir, bunun birçok yöntemi olabilir’ dese de bu doğru değil. Uluslararası sözleşmenin çevirisine baktığımız zaman İstanbul Sözleşmesi’nde fesih usulü bellidir. Türkçeye fesih diye geçse de aslında çok taraflı sözleşmelerde ‘çekilme’ olarak belirtildiği aşikâr. Dolayısıyla bu usulün uygulanması gerekir. Burada da ancak Anayasa madde 90’da belirtildiği gibi TBMM’nin onayıyla çekilmenin mümkün olacağı açıktır. Çekilme kararı usulüne göre değil hukuka aykırıdır.
Anayasa 104. maddede belirtildiği üzere, temel hak ve özgürlüklere ilişkin uluslararası sözleşmelerden çekilinemez. İstanbul Sözleşmesi; kadınların, LGBTİ+’ların, çocukların, şiddete maruz bırakılan herkesin temel hak ve özgürlüklerine ilişkindir. En başta yaşam hakkına ilişkindir. Tek gecede verilen bir Cumhurbaşkanı kararıyla koskoca bir uluslararası sözleşmeden çekilmek mümkün değildir.
Biz bunu her yerde dile getirdik. Canla başla beyanatlar verildi. Bugün avukatlar, Türkiye’nin, İstanbul Sözleşmesi’ni savunan herkesin düşüncelerini dile getirdiler. O salonda hukukun resmen akrobasisini yaptık. Savcı güzel bir mütalaa verdi, Cumhurbaşkanlığı savunması son derece yetersizdi. Umarız ki yazılı karar da bu yönde gelir.
Henüz karar verilmedi. Mütalaa bildirildi. Heyet yazılı şekilde karar verecek. Bizim dilekçelerimiz aynı zamanda AYM’nin de incelemesi gerektiği talepliydi. AYM’nin bu anlamda bir inceleme usulü var. Önemli olan Danıştay iptal kararı vermesi. Bu nihai karar olacak”