Eterik bedenimizin üstünde bulunan ve siyahımsı yapıya sahip olan bir katmandır. Gökkuşağının tüm renklerini barındıran duygusal bedenimizin o anki rengi duygusal durumumuza göre değişir.
Zihinsel bedenimizden gelen üst düzey enerjiler duygusal bedenimize ulaşır ve burada bir değişimden geçerek zihinsel bedenimize iletilir. Duygusal yapımız bu katmanla ilgilidir, üst katmanlardan gelen enerjiler burada duygusal anlamlar kazanır ve kişiye özel duygusal süzgeçten geçtikten sonra enerji alanımız olan eterik bedenimize aktarılır, o anki ruhsal durumumuza göre değişen renklerin en iyi algılanacağı manyetik alan auramızdır.
Örneğin, o anda çok öfkeli olan birinin duygusal bedeninde koyu kirli kırmızı renk hakim olacaktır.
Duygusal bedenimiz kişinin duygusal yapısı ve anlık duyguları ile ilgili bilgiler verir, duygulardaki tüm iniş-çıkışlar, duygu beden tarafından manyetik alan auraya yayılır, duygusal aura sürekli hareket halindedir, bu nedenle duygubedenimiz tüm anlık duyguları yansıtır, duygu bedenimiz, kararsız duygular, bilinçli veya bilinçsiz korku ve saldırganlıkların yanı sıra yalnızlık, terkedilme, özgüven eksikliği mutsuzluk, başarısızlık ve benzeri duyguları saklayarak taşır bu titreşimler duygusal aura aracılığı ile dış dünyaya gönderdiğimiz kişisel mesajlarımızı oluştururlar, çeşitli tarzdaki mesajlardan oluşan bu titreşimselfrekanslardan, karşılıklı manyetik bir çekim alanı oluşur, dışarı gönderilen enerji titreşimleri, benzeri tarzdaki titreşimleri çekerek onlarla birleşir, yoğunlaşır ve daha etkin, daha büyükbir enerji yoğunluğu oluşturur bu sebeple çevremiz bilinç ve bilinçaltından geçirdiğimiz bütün yönleri, bize gösteren bir “AYNA” görevi yapar.
Duygusal bedenimizde ki, kararsız duygular hep aktif-canlı kalmak ve çoğalmak isterler, böylece kişiyi duygusallığınınbir tekrarını oluşturmaya iterler, çünkü bu duygular artık zihinde formlaşmış olan duyguların beslenme kaynağıdırlar.
Duygularımız içinde kararsız korkular taşıyorsa, bu korkuyu taşıyan ve destekleyen koşul ve titreşimleri kendine çekecektir, dışa reaksiyonel olarak yansıtmasak bile içimizde saldırganlık hislerini taşıyorsak eğer, taşıdığımız ve yaydığımız titreşimler, bir özel frekans-düzlemden sinyal olarak yayınlanır ve bu yayın bir anons vazifesi görürcesine çevredeki aynı band üzerinden yayın yapan diğer frekansları kendi üzerine çekerek toplar tekrar, tekrar öfkelenmemize sebebiyet verir ve buna bağlı saldırganlıklarımızı dışa vuran varlıklar olarak, olumsuz olaylarla karşılaşırız.
Enerjilerin bu işleyiş şekli ile olumlu yada olumsuz yönlerde titreşimsel olarak yoğunlaşmış ortamlar yaratır, çevreyi ve içindeki varlıkları kirletir, adeta bir virüs bulaştırır veya tamtersine temizler.
Bireysel kirlenme ve tıkanmalar ne kadar sayısal çokluğu kapsıyor ise, o denli toplumsallık kazanır.
Bireylerde görülen ruhsal tıkanmalar, aynı tarzda toplumda da kendini göstermeye başlar, kararsız duygulardan meydana gelen bu titreşimler, toplumsal bir özellik kazanır. Son yıllardaki dünya toplumunda, çeşitli alanlardaki birlikteliklerin bozulmasında görülen yüksek orandaki artış, böylesi bir etkileşmeden payını almıştır.
Sevgi, Şefkat ve Hoşgörü ile alakalı yaşadığımız tıkanmalar ve bu duygu formlarının tekrar tanımlanabilmesi dürtüsünün verdiği arayışlarla, ayrılıklara yöneliriz, bilmediğimiz, tanımadığımız, Sevgi ve Şefkati aramaya başlar, nedenini bilemediğimiz bir hüzünle, yerine oturamayan bu kararsız duygu titreşimlerini ararız, bu arayış, yeni bir tanımlama ile, kararsız duyguların, kararlı bir şekilde yerine oturmasına kadar sürer. Diğer yönlerdeki, öfke, kin, nefret, korku, kaygı ve benzeri gibilerden meydana gelen duygu titreşimleri de aynı tarzda yayımlanarak, etkileşim, gelişim ve sonuca ulaşırlar.
Öz’e Dönüşün, Ruhsal Gelişimin gereği olan, yolu ve sürecidir bu durum.
Sevgi ve Hoşgörü, Şefkat ve Bağışlama hisleriyle oluşan Evrensel sistemde var olabilmenin zorunlu gereğidir öğrenimve arınma. Bilinçli şekilde Sevgi ve Hoşgörü için çabalayıp, bilinçsizce zıt duygu frekansları yayıyor veya özgüvende eksikliklerin olduğu titreşimler var oluyorsa, bilinçli hedefe ulaşım zorlaşacak veya engellenecektir. Bedende saklanan, yaşayan çözülmemiş deneyimler, tekrarlanmak üzere yaşam koşullarını ve olayları olumlu veya olumsuz etkilemeye devam edecektir.
Yaradılış şeklimizi ve enerji yapılarımızın işleyişini anladığımızda, kendimizi “KURBAN” olarak görmek yadakendi zayıflık ve çaresizliklerimizden, diğer varlıklar ve çevremizi sorumlu tutmak gibi bir yanılgıya düşmeden, toparlanmalı ve bu duruma son verme çaba ve çalışmalarını yoğunlaştırmalıyız.
Unutmamalıyız ki!
Farkına varma, kendi içinde düşündürücü bir özgürlük enerjisini temsil eder.
Çünkü…
Farkındalığımızla hayatımızı var etmek büyük ölçüde kendi elimizdedir ve artık kendimizi değiştirerek, yaşamımızı da değiştirebiliriz.
SAYGILARIMLA
‘’YAŞAMA DAİR HERŞEY’’
B. Yaşam Uzmanı/ Uzman Eğitmen
Mercane CAN