Spor deyince ilk aklıma gelendi futbol..
Ama futbolun ekonomisi büyüdükçe , ruhu ve sevgisi küçülmeye başladı.
Hele ki bizim şehirde kötü niyetli idareciler , kurnaz teknik adamlar, “ne kadar ekmek o kadar köfte “ diyen futbolcuları ile tam çekilmez hale geldi futbol.
Spordan kopacak değildik ya..
Basketbolu var, voleybolu var, hentbolu var.
Hatırlattılar bize sağolsunlar.
Kim mi ?
Büyükşehir Belediyesi …
Basketbolda Erkeklerde 1. Lig, Kadınlarda play-off ..
Kadınlar Voleybolda 1. Lig..
Kadınlar Hentbol’da ise namağlup 1. Lig…
Gencecik sporcular bir araya gelip kentin sportif namusunu kurtardılar.
Ben bu kadarını beklemiyordum açıkçası.
Vahap Başkanı bilirim. O popülist biri değildir. Üretmeyi sever. Bir çocuğun ya da bir gencin yaptığı sporun ondaki etkileşimi, bir kupa ya da bir madalya değildir. Onların mutlu olması, yaptığı işten zevk alması, kötü bir yaşam tarzından uzak olmasıdır.
Ama düşük bütçeli bir organizasyonun içinden çıkan bu güzelliklere de Başkan dahil kimse hayır da diyemez. Hatta keyfini sürer.
Çünkü para değil, içinde özveri, emek, disiplin, sevgi ve saygı vardır bu başarının.
Geriye dönelim biraz.
Kulübün kurulma aşamasıydı. Evraklar falan havada uçuşuyor. Belediyede karşılaştık Özgür Timur ile. Timur bu başarının mimarlarından. Kulüp Başkanı kendisi. Yanında yıllar öncesinden tanıdığım Suat Özdal ve Ozan Kaya hocalar vardı. Lafladık ayaküstü. Ona şunu dediğimi hatırlıyorum;
“ İyi bir ekibin var. Onlara güven. İşlerini seviyorlar , seni de severlerse bu iş en kısa sürede meyvesini verir “ demiştim.
Yanılmadım.
Başkan Özgür Timur sert görünür ama pozitif bir adamdır. Çevresiyle iyi iletişim kurar. Anlayacağınız uyumludur. O da Seçer gibi rasyonel düşünür. Ekipçidir ve profesyonel ekibini dinler.
Kulüpte sevgi, saygı ve güvenin tesis edilmesi tek taraflı bir durum değil tabi ki. Birbirini anlamak, kabullenmek ve yorumlamak çok önemli. Kulüplerde bu tür bir ekip yakalarsan başarısız olma şansın çok az. Çünkü Büyükşehirde amatör ruhu terketmemiş profesyoneller var.
Bunu bir örnekle pekiştireyim isterseniz.
Son şampiyon hentbol kadın takımının İzmir’de grup maçları var. Kalecileri sakatlanıyor. Ama enseyi karartmıyorlar. Hemen bir formül buluyorlar. Grubun son maçında kaleye hentbol eğitmenlerinden biri olan Yasemin Hoca geçiyor. Daha sonra o da talihsiz bir şekilde sakatlanıyor. Ama takım namağlup şampiyon olmayı başarıyor.
Peki bu ne anlamaya geliyor ?
Bir bütün olabilmeyi başarma ya da bir bütünün parçası olmayı hissedebilme.
Mersin’in mücadele verdiği her platformda yapması gereken şey tam da bu aslında..
Ekip ruhu taşıyabilme.
Emeği geçenlere selam olsun..