Zamanla yarış halinde koşuştururken elimizden kayıp giden hayatımızın her haline alışıyoruz.
Zamanı anlat deseler planlayarak yaşadığımız her an derim.
Ya, plansız hayatın akışına bıraktığımız ve dur durak bilmeden yokuş aşağıya devirdiğimiz, çevremizde herkese ballandırarak anlattığımız, bilinçsizce alıştığımız zaman dilimlerine ne demeli…
Masum çocukluğumuzda ki gibi sevgiyle yoğrulan kalplere sahip olmak varken, bizler en zor olan sevgisizliğe alışıyoruz.
Eskiden diye başladığımız her cümlenin aslında, geçmişimizi unutturmak için kurgulanmış senaryolar olabileceğini hiç düşünmeden vakitsizce alışıyoruz.
Dünümüz, bu günümüz, yarınımız da, farkında olmadan yaşadığımız kırgınlıklara alışıyoruz.
Her birey hayat ağacının neresinde neler yaşadığını bildiği davranışlar sergilemesinin önemli olduğunu, eğrisiyle, doğrusuyla, göğüslediği tüm yaşamsal faaliyetlerin kendisi için birer ödül olduğunun farkında olmalı.
Bulunduğumuz konum ne olur ise olsun bizler istediğimiz konumlarda olmak için neler yapıyoruz veya yapmaya çalışıyoruz, doğamızda var dedikleri kibir ve ego ile donatılmış narsist faktörlerin kabul görmesini anlayamıyorum, belki de anlamak istemiyorum, mantığıma uygun gelmediği için benimseyemiyorum belki de, doğrusu bu olamaz mı?
Üçe kadar saydığımızı düşünelim, üçüncü sayıda aklımıza gelen ilk cümleyi unutmadan bir yere not düşelim, yaratımlarımızın arasında yer almasına izin verelim, sonrasında akışına bırakalım diyerek tavsiyelerde bulunduğumuz zamanı kendi halinde akış sağlarken yıldırmadan biraz takip edelim, tıpkı bir raportör bilinciyle bu süreçte yaşadıklarımızın her anını hiç üşenmeden yazarak biriktirelim, yazdıklarımız o an için anlamsızmış gibi gelebilir hatta zaman kaybı diye düşünüp, kendimize kızabiliriz.
Lakin zamanı geldiğinde her bir kelimesi altın değerinde sözcükler haline gelecektir ve en önemlisi imkansız dediğimiz anda bizlere yol gösteren pusula misali önemli olduğunu kabullenip, doğru zamanda kullanabilirsek eğer, hayatımızı yeniden yaşanabilir hale getirebiliriz.
Kendine yetebilen birey olmayı başardığımızda yaşamsal faktörlerin doğal kapılarını sonuna kadar açmış olacağımızdan emin olabilirsiz.
Ne tepişen ‘’FİL’’ olmayı yeğleyelim…
Ne de ezilen ’’KARINCA!
Unutmayalım ki, hayat ’’BİZİM’’ istediğimiz yerden yeniden başlar.
Saygılarımla
‘’YAŞAMA DAİR HERŞEY’’
Bütünsel Yaşam Uzmanı/Uzman Eğitmen
Mercane CAN