Mersin geçmişte sayısız medeniyete ev sahipliği yapmış, binlerce yıllık tarihi olan bir bölgede kurulmuş olsa da, ekonomik anlamda Mersin’in ortaya çıkışı ve küçük bir kıyı kasabasından modern bir kente döğüşüm tarihine baktığımızda en fazla 200 senelik bir hikaye görürüz. Bu süreci; Cumhuriyet öncesi Mersin, Cumhuriyet Dönemi 1923’le başlayan yeni bir dönem ve günümüz Mersin’i olarak üçe ayırabiliriz. Bu sınıflandırmayı kente yapılan ve kentin tarihi gelişiminde sıçrama noktaları olan büyük yatırımların şekillendirdiğini görüyoruz. Mersin’de bu dönemlerde her ne zaman büyük bir yatırım yapılsa kentin büyük bir sıçrama yaşadığını görüyoruz. Bu anlamda 200 yıllık tarihte, Mersin’in her zaman üreten bir kent olduğunu göreceksiniz. Her zaman ürettiğini dünya ile buluşturan, dünyaya açık bir kent göreceksiniz. Her zaman olağanüstü medeni, modern, yaşanır bir kent göreceksiniz.
19. Yüzyıla gelindiğinde, yüzyılın ilk yarısına dair kaynaklarda “Mersin” adının bir iskele olarak geçtiği görülmektedir. Ve 1830’lu yıllarda; Yoğurt Pazarı dediğimiz yerde yerleşim başlıyor. 1832’de Mersin, Deniz ticareti ile tanışıyor. Yoğurt Pazarı’na yakın sahilde kıyıya ahşap kazıklar çakılarak küçük bir iskele kuruluyor. Daha sonra büyütülerek Gümrük İskelesine dönüşüyor ve Mersin deniz ticareti ile tanışıyor.1862’de Mersin Ticaret Mahkemesi kuruldu. Bunun Mersin’deki ticari hayatın gelişmesinin bir sonucu olduğunu anlıyoruz.
1884’te Mersin-Adana demiryolu hattı temeli atılıyor ki bu Mersin’in bir dönüm noktasıdır. Bu gün işleyen Mersin Limanı’nın değeri bugün Mersin için ne ise, ya da yapılmasını beklediğimiz Mersin Ana Konteyner Limanının yaratacağı ekonomik etki ne ise, işte 1884’te Mersin-Adana Demiryolunun yapılması Mersin’in bir ticaret kenti olma vasfını tescilleyen bir yatırım olmuştur. İskelesi olan ve demiryolu bağlantısı olan bir Mersin’in üretimi ve ürettiğini dünya ile buluşturma becerisi ardından, kent içine hemen bir dekovil hattı kuruluyor ki bu kent içindeki taşımacılığı kolaylaştırıyor.
Geçmişten ders çıkartmak lazım
Tüm bunlar Mersin iş insanlarının artık bir araya gelmesini gerektiriyor ve Aralık 1886’da Mersin Ticaret ve Sanayi Odası’nın temelleri atılmış ve “Mersin Ticaret Meclisi” adıyla Aralık 1886’da kuruluyor. O günden bu yana Aralık ayı Odamızın kuruluş yıl dönümlerini kutladığımız bir aydır. 1900’lü yıllar geldiğinde Mersin; Mesudiye, Mahmudiye, Kiremithane ve İhsaniye mahalleleri ile büyüyor. Mersin; yılda 300 ton pamuk işleyen, 200 ton bez üreten, buharla çalışan makineler kullanan tipik bir Akdeniz kenti olarak gelişiyordu.
Mersin’de, 19. yüzyılın ortalarında başlayan hızlı kalkınma, 20. yüzyıl başlarında elektrik enerjisi kullanımı ve üretim teknolojilerinin gelişmesine paralel olarak devam ediyor. İşte bu gün sürekli gündeme getirdiğimiz eko-sistem kuruluyor. Pamuk üretimi varsa bunun yağ fabrikası açılıyor, kumaş fabrikası açılıyor, iplik tesisi kuruluyor. Bunlar demir yolu ile ve iskele ile taşınıyor ve bir ekonomi ortaya çıkıyor. Biz bu gün ne yapıyoruz? Mersin Limanı’nın kuzeyini buna uygun lojistik alanlar yapacağımıza yüksek gökdelenler, ofis merkezleri yapıyor ve lojistiğin önünü kapatıyoruz. Yeni bir Ana Konteyner Limanı yaparak kentin konteyner taşıma hacmini 5 kat arttırmak varken, var olan limanı anlamsız ve uzun vadede sorunu çözecek bir çözüm olmayan büyütme yoluna gidiyoruz. Geçmişten ders çıkartmak lazım…O büyük yatırımlarla kentin nasıl büyüdüğü iyi incelenmelidir. İşte Cumhuriyet öncesi dönemde atılan bu temeller Cumhuriyet döneminde de iyi değerlendiriliyor ve yeni yatırımlar ekleniyor. Yani Mersin kısa sürede insanlara umut veren bir kente dönüşüyor. Tarımın yanında ciddi sanayileşme hamlesi görüyoruz o yıllarda. Her zaman soruluyor ya: Mersin bir tarım mı yoksa bir sanayi kentimi, kimliğimiz nedir diye. İşte cevap: Mersin Anadolu’da sanayi hamleleri ilk başlayan kentler arasındadır. Güçlü tarımı vardır ve kuruluşundan bu yana bir dış ticaret ve lojistik kentidir. Bunların hiç biri bir birine feda edilemeyecek sektörlerdir. Yani, Mersin çok yönlü bir kentti. Gücümüzü de bu çok yönlülükten alıyoruz.
Cumhuriyet Dönemi
1923 yılının Mart ayı Mustafa Kemal Atatürk Mersin’e geliyor. (Daha önce milli mücadeleyi organize etmek için de gelmiş)Yıkılan Osmanlının ardından, Anadolu’nun düşman işgalinden Mersin de payını alıyor. Ama Mustafa Kemal Atatürk’ün liderliğinde Mersinliler, Mersinli atalarımız, dedelerimiz Kuvay-i Milliye ruhunu gösteriyor ve Mersin’i işgalden kurtarıyor. Artık yeni bir dönem başlıyor. Cumhuriyet; Mersin’i önemsediğini gösteriyor ve 1924’te Mersin Vilayet oluyor ve ilk Vali, atanıyor.1926 yılında ilke Sebze ve Meyve Hali kuruluyor (bugün Kasaplar Çarşısı). Yine 1926 ‘da Osmanlı Bankası şubesi açılıyor.1926’da Odamıza kayıtlı üye sayısı 243…Yine 1926 Eylül ayında bugün Ticaret Borsası olarak bildiğimiz Ticaret ve Zahire Borsası açılıyor. Cumhuriyetle birlikte yabancılara tanınan olağanüstü haklar olan kapitülasyonlar kaldırılınca, Mersin girişimcisi, Türk girişimcisi kendini göstermeye başlıyor. İngilizlerin tuttuğu istatistiklerden, Fransızların rakamlarına ve dünden bugüne tüm ekonomik rakamlarda Mersin ihracatı ithalatından her zaman fazla veren bir il olmuş. Bugün de üreten bir kentiz, net ihracatçı bir kentiz.1931’de Merkez Bankası açıldı.1933’de Halk Evi açıldı ve 1944’de bugün Opera Binası olarak bildiğimiz bina yapılarak, oraya taşındı. Cumhuriyet hem ekonomiye hem de eğitim ve kültüre büyük önem verildiğini gösteriyor.
Demiryolu, Gümrük İskeleleri, üretimle, ticaretle Mersin artık kabına sığamayan bir kent oluyordu. Ama gerçek bir limanı hala yoktu. Ve 1954’te Mersin Limanı’nın temeli atıldı. 1960 yılında Mersin Limanı hizmete girdi. Artık Mersin büyük gemilerin yanaşabildiği bir ihracat ve ithalat noktasına dönüştü. Bölgenin cazibe merkezi olmaya başladı. Bu noktada üzüldüğümüz bir konu, böylesi yokluk yıllarında bir demiryolu inşaatı 4 yılda, bir liman inşaatı 5-6 yılda tamamlanırken, bugün 21’inci yüzyılda Mersin 10 senedir havalimanı inşaatının tamamlanmasını bekliyor. OSB-Otoban yol bağlantısını, Ana Konteyner limanının yapılmasını bekliyor. Bundan dolayı bu kamu yatırımların ertelenmesinin sonuçlarının nelere mal olduğu, eğer yapılsaydı geçmişteki o büyük yatırımlar gibi ne gibi gelişmelere yol açacaktı bunlar iyi görülmeli ve düşünülmelidir.
1957- 1984 yılları arasında Ataş kuruldu ve Mersin petrolün depolama ve işleme merkezi oldu. Akdeniz Gübre Sanayi, Soda Sanayi, Plassa Plastik Sanayi, Çimsa Çimento Sanayi, Anadolu Cam Sanayi, Çimsataş Çukurova İnşaat Makinaları, Kromsan Soda Sanayi ve SEKA Kağıt Fabrikası ile devam etmiştir. Gerçi bu önemli yatırımların bir kısmını yok etmeyi de başardık. 1987’de “Mersin Serbest Bölgesi”, Türkiye’nin ilk Serbest Bölgesi olarak kuruldu.1992’de Mersin’in en önemli ve en gecikmiş gelişmesi hayata geçti ve Mersin Üniversitesi kuruldu. Şu an kentimizde Mersin ve Tarsus olmak üzere 2 devlet, Toros ve Çağ Üniversiteleri olmak üzere 2 vakıf üniversitemiz vardır. Toplamda bu 4 üniversitemiz kentimizin insan kaynağının, bilgi ve bilim kaynağının temelidir. Yine aynı yıl 1993’te; Mersin Ticaret ve Sanayi Odası’nın öncülüğünde ve önerisi ile” Mersin- Tarsus Organize Sanayi Bölgesi” kuruldu. Böylece Mersin sanayi üst lige çıktı, farklı bir büyüklük, kapasite ve kaliteye çıktı.
2000’li yıllar ve yeni bir milenyum …
Cumhuriyet öncesi ve sonrası yaklaşık 200 yıla yakın kayıt altına alabildiğimiz bir modern kent ve ekonomi tarihimiz var. 136 yıllık bir kurumsal Ticaret Odası geçmişimiz var. Genç ama kurumsallığa ilk geçen sayılı Odaların başındayız. Artık 2000’li yıların Mersin’i bu yeni milenyumda, çağın ve geleceğin dünyasını yakalamayı başaran bir kent olacaktır. 2021 yılı itibariyle 3 milyarı bulan bir ihracatımız var. Sadece 150 milyon dolara yaklaşan teknopark kaynaklı yazılım ve yüksek teknoloji ihracatımız var. Bir zamanların tarım kenti Mersin, bu gün sanayi üretim ve ihracatıyla tarım rakamlarını geçmiş durumda. Lojistikte ülkenin lider kenti ve merkezi konumunda… Artık hedeflerimiz: daha yüksek teknolojili bir üretim ve hizmetler sektörlerinin oluşturduğu DİJİTAL bir ekonomidir. Yenilikçi düşüncenin, tasarımın, temelinde internet ve bilgi iletişim teknolojilerinin olduğu yüksek teknolojili bir ekonominin olduğu bir Mersin. Yeşil dönüşümün, çevreyi, doğayı, kenti koruyan bir ekonomik ve kentsel gelişimin olduğu sağlıklı bir Mersin. 2000’li yılların tüm çabaları, yatımları işte bu hedeflere yöneliktir.Mersinliler olarak düşman işgalinden kurtuluşumuzun 100’üncü yılının bize neyi hatırlatması gerektiğini bu tarihe bakarak yeniden hatırlayalım. 3 Ocak, bu hedeflere ulaşma zorunluluğumuzun sadece çocuklarımıza olan bir sorumluluk değil, bize bu vatanı, bu güzel kenti bırakan atalarımıza, dedelerimize de bir borcumuz olduğunu hatırlatmalıdır.