Fikirlerimizin yapısını barındırır ve düşünce formları bu bedenimizde görülebilir, hastalıklarımızın büyük bir çoğunluğu zihinsel bedenimizden kaynaklanmaktadır. Zira tüm hastalıklara zihinsel nedenlerin sebep olduğu birçok araştırmacı ve modern tıp tarafından da ortaya konmuştur.
Zihinsel bedenimiz, ruhsal bedenimizin bitiminde başlar ve ince titreşimlerden oluşan astral bedenimize kadar uzanır.
Genelde renginin sarı olduğu algılanır.
Zihinsel bedenin en önemli özelliği güçlü olduğu zaman başkalarının etkisi altında kalmadan kişinin özgür iradesiyle kendi kararlarını verebilmesidir. Zihinsel beden zayıfladığında ise kişi kararsızlık halinde olur sürekli başkalarının etkisinde kalarak yaşamına devam eder.
“Başkaları ne der”
Mantığını sürekli öne süren ve yaşamını başkalarının ne düşüneceğini önemseyen daha da ileriye giderek yaşamının merkezi haline getiren bir kişinin zihinsel bedeni son derece sağlıksızdır. Olumsuz düşünceleri elemek ve yerlerine olumlu düşünceler yerleştirmekte zihinsel bedenin en önemli işlevidir.
Düşüncelerimizin yaşamımızı hangi boyutlarda etkilediğini gözümüzün önüne getirdiğimizde ise zihinsel bedenimizin önemini daha iyi anlayabiliriz.
Hastalıkların önce zihinsel bedende oluşması ve daha alt bedenlerden fiziksel bedenimize geçmesi de zihinsel bedenimizin önemini bir kez daha vurgulamaktadır. Düşünceleri, yorumları, akılcı ve sezgisel algıları zihinsel beden oluşturur. Zihinsel bedenimizin frekansı eterik (enerji) bedenimizden daha yüksektir dolayısıyla eterik bedenimizin yapı yoğunluğunun minimum olduğu söylenmektedir.
Farkındalık ne kadar derinse, zihinsel bedenin renkleri de o kadar açık ve yoğun olur.
Ruhsal bedenimiz gibi zihinsel bedenimizde yüksek ve alçak oktavlar vardır, birçok insanın tek ve ‘’REEL’’ gerçeklik olduğuna inandığı, akıl ile mantık sırasını izleyen Düşünce-Zihin yapısı, aslında alçak frekansları ifade eder, bu tarzda ki zihinsel aktiviteler, fiziksel düzeydeki algılara bağlıdır.
Bilgiler, fiziksel bedenimiz ve duyular ile zihinsel bedenimize alınır, oradan da eterik bedenimiz yoluyla duygu bedenimize ulaşırlar. Astral (ince titreşimlerden oluşan görünmez) bedenimiz alınan bilgileri, duygulara çevirerek zihinsel bedenimize gönderir, zihinsel bedenimiz bu duyguları düşüncelere uyarlar.
Zihinsel bedenimiz…
Astral bedenimiz ve çözümlenememiş duygu kalıplarını, bilgiyi çarpıtarak yanlı düşünceler haline getirir, dünyadaki değerlendirme sisteminde tekrarlanarak kullanılan düşünce kalıpları, bu şekilde ortaya çıkar.
Akılcı zihin, hiç bir zaman yansız ve nötr olamaz, bu şekilde işleyen bir zihinsel bedende ortaya çıkan düşünceler, genellikle kişisel mutluluk ve dünyevi sorunlarla ilgi düzeyinde kalır.
Zihinsel bedenin işlevi, giderek artan, sorunlara akılcı çözüm bulma şekline dönüşür. Tabii ki bu durum, öz yapılanmanın çarpıtılmasını ve yeteneklerin sınırlı kalması sonucunu oluşturur.
Zihinsel bedenimizin asıl görevi ruhsal beden düzleminde, akılcı zihinle bütünleşerek, evrensel gerçeği yakalamaktır, yakalanan bu gerçeklerle evrensel gerçeğe uyum sağlanır. Varlığın Ruhsal düzleminden getirilen bu bilgi kendini, önce sezgi ve anlık iç görüler şeklinde, hayal veya ses olarak gösterir, ardından sözlü düşüncelere çevrilir ‘’iç görünün’’ kazanılmasını sağlar, bu gerçeklik, akılcı zihinden kaynaklanan gerçekliğin değişmesini bir doğruyla gösterebilen anlayışın aksine, üç boyutlu yani “Holografiktir’’.
Zihinsel bedenimiz bir kez geliştikten sonra ruhsal bedenimizin “AYNA’SI’’ olarak, yüksek benliğimiz bilgeliğinin farkına varır.Tüm olumsuzluklardan uzak yaşantımızı başarı ve mutluluk dahil, hayalini kurduğumuz hedeflerimizi gerçekleştireceğimiz düşüncelerimizi dizayn eden varlığımızı simgeleyen…
Zihinsel Bedenimizdir.
Saygılarımla
‘’YAŞAMA DAİR HERŞEY’’
B. Yaşam Uzmanı/Uzman Eğitmen
Mercane CAN