Bakan Fidan: Finlandiya, İsveç’in Üçlü Muhtıra’dan sonra attığı adımlar, PKK çevrelerinde rahatsızlık oluşturdu

Bakan Fidan: Finlandiya, İsveç’in Üçlü Muhtıra’dan sonra attığı adımlar, PKK çevrelerinde rahatsızlık oluşturdu

BMM Başkanı Numan Kurtulmuş başkanlığında, Meclis Genel Kurulu’nda terörle mücadeleye ilişkin bilgilendirme oturumu düzenleniyor. Kurtulmuş, “Terör belasını tüm unsurlarıyla yok edeceğiz” dedi. Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler, “Pençe Kilit Operasyonları ile kilit kapatılmıştır. Eğer orada olmasaydık, kendi şehirlerimizde daha büyük bedeller ödeyecektik. Bugün artık yurt içinden şehit haberi gelmiyor.” ifadelerini kullandı. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, “Suriye’nin kuzeyinde bir terör devletinin kurulmasına asla müsaade etmeyeceğiz” açıklamasını yaptı.

TBMM Genel Kurulu, terör gündemiyle TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş başkanlığında toplandı. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ve Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler, Pençe-Kilit Harekat bölgesindeki terör saldırısı ve bölgedeki gelişmelere ilişkin Meclis’i bilgilendirdi.

Saadet Partisi Grubu adına konuşan Muğla Milletvekili Selçuk Özdağ, “Bu çocuklarımızı teröristlerin açık hedefi haline getirip sahipsiz bırakılmasının tek bir sorumlusu çıkmayacak mı? Ölen öldüğüyle mi kalacak?” diye sordu.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ve CHP Genel Başkanı Özgür Özel de Genel Kuruldaki yerlerinden birleşimi takip etti. Bu arada, CHP Genel Başkanı Özel, Genel Kurulda MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin yanına giderek tokalaştı.

 

TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’un açıklamalarından satır başları:

Oturumun açılış konuşmasını yapan TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, “Pençe Kilit Harekatı bölgesinde şehit düşen vatan evlatlarını büyük bir saygıyla anıyoruz. Allah rahmet eylesin, bu kahraman askerlerimizi milletin gönlüne gömdük. Ailelerinin ve milletimizin başı sağ olsun” diyerek sözlerine başladı. Kurtulmuş, şunları söyledi:

“TBMM olarak teröre karşı verdiğimiz, terör çetelerine karşı verdiğimiz, terör çetelerine karşı verdiğimiz ve terörün arkasındaki destekçilere karşı verdiğimiz haklı mücadelemizdeki kararlılığı göstermektir. Özellikle son yıllarda terör örgütleri dünyanın her yerinde olduğu gibi bizim bölgemizde de emperyalist devletlerin vekalet savaşlarının bir aracı, maşası olarak kullanılmaktadır. Vekalet savaşları adını verdikleri bu süslü terim esasında acımasız bir neo-emperyal saldırıdır. Bu saldırılara karşı millet olarak birliğimizi, bütünlüğümüzü, devlet olarak da bizim bekamızı sağlayabilmek için teröre karşı amasız, fakatsız, tavizsiz mücadeleyi sürdürebilmek boynumuzun borcudur. Bu empreyalist devletlerin politikalarını boşa çıkaracak olan en önemli değerimiz ise milli iradenin teceligahı olan TBMM’nin bu konuda net, açık bir kararlıkta durmasıdır.

Sadece son terörist kalmayıncaya kadar değil, bunun çok ötesinde, terörün bu topraklardan ve bu bölgeden sökülüp atılıncaya kadar, arkasındaki destekler sonlandırılıncaya kadar, yok edilinceye kadar teröre karşı kararlı mücadelemiz ciddi bir şekilde devam edecektir. Terör örgütlerine kimlerin siyasi destek verdiğini, lojistik askerî ve istihbarı destekler verdiğini hepimiz gayet iyi biliyoruz. Bu desteklerin arkasındaki esas niyetin de üç temel noktada toplandığını gayet iyi biliyoruz. Bunlardan birisi bölgeyi istikrarsızlaştırmak, bir diğeri ülkeleri bölüp parçalayarak yeni birtakım devletler ortaya çıkarmak ve daha da önemlisi, bu bölgede yaşayan halkları birbirlerine karşı düşmanlaştırmaktır. Onun için teröre karşı mücadelede her alanda güçlü bir şekilde bu mücadeleye destek olmak, bu mücadeleyi sürdürmek mecburiyetindeyiz. Başta komşu ülkelerimiz olmak üzere, bütün ülkeleri Türkiye’nin teröre karşı bu haklı mücadelesinde destek olmaya çağırıyoruz ve bu destekle birlikte de teröre karşı topyekûn bir mücadele edilmesinin zaruri olduğuna inanıyoruz.

Teröristlerin bütün bu faaliyetlerinin arkasındaki esas amaçlarından bir diğeri ise birliğimizi, kardeşliğimizi bozmak ve bunun önüne engeller çıkarmaktır. Ülkemizde ve bölgemizde gücümüzü birlik ve kardeşliğimizin yanı sıra özgürlükçü, demokratik siyasetimize de borçlu olduğumuzu biliyoruz. Bu nedenle terörün bir başka hedefi olan demokrasinin ortadan kaldırılmasına da asla müsaade etmeyeceğiz, hak ve özgürlüklerimizi, toplumsal huzurumuzu kimsenin bozmasına fırsat vermeyeceğiz. Acımızı yaşamakla beraber terörün asla hedefine ulaşamayacağını, hayatımızın akışını bozmasına izin vermeyeceğini katiyetle ifade etmek istiyorum. Türkiye sorunlarını çözmeye muktedir bir devlettir. Hiç şüphesiz bu belayı, bu terör belasını da bütün unsurlarıyla birlikte tasfiye edecek, yok edecek ve tarihin çöplüğüne atacaktır. Ancak şunu da bir kez daha terörün destekçilerini hatırlatmak isterim. Teröre verilen destek karanlığa sıkılmış bir kurşun gibidir, o desteği verenler bir gün o kurşunun kendilerini de bulacağını, kendilerine de zarar vereceğini hatırlamalıdırlar, unutmamalıdırlar. Bugün, terör örgütlerine verilen desteklerin, dönüp o desteği verenleri vuracağı gerçeğini bütün herkesin anlaması, akıllarından çıkarmamaları gerektiğini hatırlatıyorum.

“Terörün önündeki en büyük engel Türkiye Büyük Millet Meclisi’dir”

“Ayrıca, bir önemli hususu da terörü besleyen propaganda gücünü dikkate almaksızın terörle mücadelenin sonuca ulaşmayacağını da ifade etmek isterim. Teröre imkan vermemek, aynı zamanda terörün propaganda gücünü de elinden almakla mümkündür. Terörün, siyaseti ekseninden çıkarmasına engel olmalıyız. Teröristlere karşı verilen kararlı mücadelemizin ancak meşru siyaset zemininde sürdürülebileceğini ve tamamlanabileceğini bir kere daha Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde ifade etmek isterim. Terörün önündeki en büyük engel demokratik meşruiyetimizin kaynağı olan Türkiye Büyük Millet Meclisidir, bizatihi siyasetin kendisidir, burada yer alan milletvekilleri ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin ruhudur. Demokrasi ve özgürlüklerimizi korumak siyasetin kapsayıcılığıyla, siyasete sahip çıkmakla mümkündür.

Dolayısıyla siyasetin imkanlarını, araçlarını, yöntemlerini çoğaltacağız, güçlendireceğiz ama siyasetin imkanlarının da asla suistimal edilmesine müsaade etmeyeceğiz. Bugün Meclisimizi ve milletimizi bilgilendirmek için buraya teşrif eden Sayın Bakanlarımıza ve burada, Meclis’te, müzakereler sonunda oluşacak ortak tutum ve davranışa katkıda bulunacak olan milletvekillerine ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı olarak teşekkürlerimi ifade ediyorum, gruplara da şimdiden verecekleri destekler dolayısıyla şükranlarımı ifade ediyorum.”

Yaşar Güler 

Bakan Güler: Yurt içinden şehit haberi gelmiyor

Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler’in açıklamalarından satır başları şöyle: 

“Bugüne kadar terörle mücadelede; yurt içinde ve sınır ötesinde icra ettiğimiz başarılı operasyonlar ile terör örgütüne çok ağır darbeler indirdik, örgütün hareket kabiliyetini bitme noktasına getirdik. Türk Silahlı Kuvvetlerimiz; ülkemizin ve milletimizin güvenliğine yönelen tehditleri, sınırlarımıza dayanmadan bertaraf edebilmek için cansiparane bir şekilde görev yapmaktadır. Bu mücadelemiz sırasında ne acıdır ki şehit haberi alındıktan sonra, bilen-bilmeyen bazı kesimler tarafından çeşitli yorumlar yapılmakta, spekülasyonlar oluşturulmaktadır. Bir kısmı siyasi maksatlı olan bu söylemlerin, kahraman Mehmetçik’in gayretini yok sayma ve yürüttüğümüz mücadeleye zarar verme amaçlı olduğu görülmektedir. ‘Ordumuzun bölgede ne işi var’ diye soruluyor. Ayrıca ‘Suriye ve Irak’ta bedel ödediğimiz’ veya ‘üs bölgelerinde gerekli tedbirlerin alınmadığı’ gibi stratejik öngörüden yoksun; teknik ve taktikten uzak, bilinçsiz ve art niyetli söylemlere şahit oluyoruz. Şüphesiz ki bu söylemlerde bulunanlar, yakın geçmişte yaşananları, Irak ve Suriye’den kaynaklı ödediğimiz bedelleri de unutmuşa benziyorlar”

“Terörle mücadelede konsept değişikliğine gittik”

Eleştirilerin olabileceğini ancak böylesine hassas ve milli bir konuda, birlik ve dayanışma içerisinde olmak yerine yaşanan acıların, siyasi malzeme yapılmasının, asla ve asla kabul edilemeyeceğine işaret eden Bakan Güler, “Teröristlerin yanı başımızda bu şekilde yuvalanması ve düzenlediği saldırılar karşısında artık sınırlarımızın ötesinde daha etkin ve kalıcı tedbirler alma lüzumu ortaya çıktı. Bu kapsamda 2016 yılından itibaren, terörle mücadelede, kapsamlı bir konsept değişikliğine giderek çok yönlü güvenlik anlayışını kararlı bir şekilde uygulamaya koyduk. Sınırlarımızın emniyetini ileriden sağlama ve terörü kaynağında yok etme stratejisini uygulamaya başladık. Suriye’de icra ettiğimiz Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı, Barış Pınarı ve Bahar Kalkanı harekatları ile terör örgütlerini bertaraf ettik ve Suriye hududumuzun yüzde 63’ünü ileriden kontrol altına almayı başardık. Bu operasyonlarla sınırlarımızda kurulmak istenen terör koridorunu parçalarken; aynı zamanda bölgede yaşayan veya göç etmiş olan Suriye vatandaşları için güvenli ve istikrarlı bir yaşam alanı oluşturduk” ifadelerini kullandı.

“Şehirlerimizde daha büyük bedeller ödeyecektik”

Suriye’deki süreç hakkında yapılan eleştirilere değinen Bakan Güler, “Suriye’de bedel ödediğimiz söyleniyor. Evet, Türkiye, Suriye konusunda bedel ödemiştir. Ama Suriye’ye girip gerekli tedbirleri almadan önce ödemiştir. Bu da az önce ifade ettiğim terör örgütünün hain saldırılarıyla oldu. Ancak, başarıyla gerçekleştirdiğimiz operasyonlarla bölgedeki durum artık, hem bizim hem de bölge halkının menfaatlerine uygun bir şekilde devam ediyor. Türk Silahlı Kuvvetlerimiz tarafından 2019’da başlatılan Pençe harekatları, terör örgütünün Irak kuzeyindeki hareket kabiliyetinin engellenmesi ve ülkemizi hedef alan eylem arayışlarının kısıtlanması noktasında önemli kazanımlara ulaşmamızı sağlamıştır. Terör örgütü unsurlarına karşı ‘sızma, sıcak takip ve yerinde etkisiz hale getirme’ gibi taktiklerin başarıyla yürütülmesini sağlayan ‘üs bölgeleri stratejisi’ sayesinde; Sinat-Haftanin’den Hakurk’a kadar uzanan yaklaşık 300 kilometrelik Türkiye-Irak sınır şeridinde, ortalama 15 ile 30 kilometre derinlikte güvenli hat oluşturulmuştur. Pençe serisinin sonuncusu olan ve 17 Nisan 2022’de başlatılan Pençe-Kilit Operasyonu ile kilit kapatılmış ve Irak sınırımızın tamamının emniyeti ileriden tesis edilmiştir. Şu an eğer orada olmasaydık, örgütün sınırlarımıza yönelik saldırıları, daha önce olduğu gibi devam edecekti ve kendi şehirlerimizde daha büyük bedeller ödeyecektik. Bugün artık, yurt içinden tek bir şehit haberi gelmiyor. Üs bölgelerimize, kalekollarımıza tek bir saldırı yapılamıyor. Bu da terörü kaynağında yok etme stratejimizin başarısını gösteriyor. Irak sınırımızda verilen mücadeleler ve Irak’ın kuzeyindeki varlığımız sayesinde bugün artık en doğudaki sınır şehirlerimizden Hakkari ve Şırnak başta olmak üzere ülkemizin tamamında güvenlik ve huzur ortamı tesis edilmiştir” diye konuştu.

“Üslerimizde güvenlik tedbirlerini sürekli artırıyoruz”

Çok ciddi bir operasyonel tecrübe gerektiren bu seviyedeki bir hava harekatı yoğunluğunu dünyada benzerini görmenin mümkün olmadığını söyleyen Bakan Güler, “Bölgedeki üslerimizde de güvenlik tedbirlerini sürekli artırıyoruz. Nitekim operasyonlarla terörist unsurları temizledikten sonra üs bölgelerindeki konuşlanma ve emniyete ilişkin hazırlanan tesisler aşama aşama geliştirilmekte ve nihayetinde son teknolojiyi haiz koruyucu sistemlerin kullanıldığı hale dönüştürülmektedir. Müteakip süreçte ise yol yapımı ile yaşam konteynerleri, banyo-tuvalet, klima, jeneratör ve diğer yaşam malzemelerinin temini dahil iyileştirme ve geliştirme çalışmaları yapılmakta; üs bölgelerimiz mütemadiyen güçlendirilmektedir. Örneğin Pençe bölgelerine toplam 620 kilometre yol, 3 tane köprü yapılmıştır. Yine operasyon bölgelerine 1173 yaşam konteyneri, 2 bin 869 jeneratör, 2 bin 482 soğuk iklim çadırı, 3 bin 760 adet klima dahil radyatör ve soba ısıtıcı gönderilmiştir” dedi.

“Şehitlerimizin kanı yerde kalmadı”

Irak’ın kuzeyinden son gelen haberler karşısında acılarının büyük olduğunu vurgulayan Bakan Güler, “Ancak evlatlarımızın intikamını almak için kudretimiz daha büyük, irademiz ve kararlığımız ise tamdır. Bugüne kadar şehitlerimizin kanını yerde bırakmadık, bırakmıyoruz. Nitekim bugüne kadar Pençe serisi ve Pençe-Kilit Harekatı bölgelerindeki üs bölgelerimize yönelik, PKK’lı teröristlerin 3 bin 151 defa taciz ve sızma gibi saldırı girişimleri oldu. Bu saldırılara mukabil Irak’ın kuzeyinde 1689 terörist etkisiz hale getirilirken; bölgede teröristlerin döşediği 5 bin 23 mayın/el yapımı patlayıcı temizlenmiş, 2 bin 477 mağara ve sığınak kullanılamaz hale getirilmiş; ayrıca 3 bin 416 silah ile 1 milyon 390 bin 421 mühimmat ele geçirilmiştir. Irak kuzeyindeki üs bölgelerimize düzenlenen son saldırılar sonrasında da Irak ve Suriye’de kapsamlı hava harekatları başlatılmıştır. Milli İstihbarat Teşkilatı ile koordineli olarak yürütülen söz konusu harekatlarda, Irak’ın ve Suriye’nin kuzeyinde tespit edilen toplam 114 hedef imha edilmiştir. Son 5 günde 77 terörist etkisiz hale getirilerek şehitlerimizin kanı yerde bırakılmamıştır. Böylece son 1 yılda etkisiz hale getirilen terörist sayısı 2 bin 374’e ulaşmıştır. Tabii ki bunların hiçbirisi, bir şehidimizin tırnağına bile değmez, acımızı dindirmez, yüreğimizi soğutmaz. Dolayısıyla, asla geri adım atmadan son terörist de etkisiz hale getirilinceye kadar mücadelemizi sürdüreceğiz” ifadelerini kullandı.

Hakan Fidan 

Bakan Fidan: Finlandiya, İsveç’in Üçlü Muhtıra’dan sonra attığı adımlar, PKK çevrelerinde rahatsızlık oluşturdu

Hakan Fidan da şu konuşmayı yaptı: 

Devletimizin terör belasını kati suretle bitirme yönündeki azmi ve kararlılığı her şeyin üzerindedir. Meşru müdafaa hakkımız çerçevesinde PKK/YPG ve destekçileriyle sınır ötesindeki mücadelemiz, son terör odağı etkisiz hale getirilinceye kadar devam edecektir.

Her zaman söylediğimiz gibi bölgemizde barış ve güvenliğin güçlendirilmesi, milli güvenlik sistemimizin parçası olan dış politikamızın önceliklerinin başında yer almaktadır. Bu stratejinin bir parçası olarak tüm terör örgütlerinin kalıcı olarak kökünün kazınması elzemdir. Bu, yalnızca milletimizin değil tüm bölge ülkelerinin barış, huzur içerisinde güvenli ve müreffeh bir şekilde yaşamalarının olmazsa olmaz şartıdır. Bu nedenle tüm komşularımızın ve müttefiklerimizin bölgedeki terör örgütleriyle mücadelemize samimiyetle destek vermesi bir zaruret haline gelmiştir.

Uluslararası mücadelede kullanılan en klasik araçlardan biri bildiğiniz gibi vekil unsurlar ve terör örgütleridir. Özellikle soğuk savaş döneminde nükleer caydırıcılıktan dolayı birbirleriyle savaşamayan kamplar, vekil unsurlar aracılığıyla mücadeleye girişmiştir. Türkiye’de halen mevcudiyetini devam ettiren silahlı terör örgütlerinden PKK ve DHKPC başta olmak üzere aşırı sol terör örgütleri esasen soğuk savaş döneminin birer ürünleridir. Soğuk savaş sonrasında bölgemizdeki ülkelerin teker teker terör, iç savaş ve işgale doğru süründüklerini gördük. Aynı senaryoları Türkiye’de de uygulanmaya çalışıldığını müşahede ettik. Ancak hesaba katılmayan bir şey oldu son 21 yıldır halkımızın teveccühü ile hizmet eden Sayın Cumhurbaşkanımız liderliğindeki hükümetlerimiz terörle mücadelede ezber bozarak Türkiye’ye giydirmeye çalışılan esaret gömleğini yırtıp atmıştır.

“Örgüt artık Türkiye’den daha çok Suriye’nin ve Irak’ın milli güvenlik tehdidi haline gelmiştir”

Türkiye, uzun yıllar bölücü terör örgütleri ile hükümetimiz, hükümetlerimiz döneminde mücadele etmiştir. Bu mücadeleyi sürdürürken özgürlük, güvenlik dengesinde adeta altın orantı yakalayan bir yola başvurmuştur milletimizin hak ettiği demokratik adımlar atılırken teröre zemin oluşturan toplumsal şartlar ortadan kaldırılmış, eş zamanlı olarak askeri ve istihbari alandaki yöntemler gözden geçirilerek yeni bir anlayış ve strateji ile uzun soluklu bir mücadele başlatılmıştır. Geldiğimiz noktada bölücü örgüt Türkiye’de silahlı varlığını kaybetmiş ülke içindeki faaliyeti minimum düzeye indirmiştir. Ülkemizin her bölgesi emniyet ve güven duygusu içerisinde yaşanır hale gelmiştir. Örgüt artık Türkiye’den daha çok Suriye’nin ve Irak’ın milli güvenlik tehdidi haline gelmiştir. Peki bütün bunlar nasıl oldu? Ülkemizin yıllardır karşı karşıya kaldı terör tehdidi diğer pek çok ülkenin karşılaştığı tehdidin çok ötesindedir. Zira ülkemizi hedef falan PKK FETÖ, DHKPC farklı ideolojileri sahip olmakla birlikte birbirleriyle etkileşim halindedir. Bu örgütler yeri geldiğinde hedefleri doğrultusunda işbirliği de yapabilmektedir. Terör örgütleri üçüncü ülkelerden temin ettikleri lojistik eğitim ve silah destekleri ile varlıklarını devam ettirmektedirler. Türkiye’de zemin kaybeden PKK faaliyetlerini ağırlıklı olarak sınır ötesine taşımak zorunda kalmıştır. Biz de sınır ötesinde yürüttüğümüz terörle mücadelesi stratejimizde de önemli ve yeni adımlar attık bunların bir çoğunu detaylı az önce Milli Savunma Bakanımız arz ettiler. Bu strateji doğrultusunda terörü kaynağında bertaraf ediyoruz. Suriye ve Irak ayrımını ortadan kaldırdık nereden gelirse gelsin örgütü her iki alanda da aynı anda hedef alıyoruz. Uluslararası alanda tanınma çabalarını örgütün terör bağlantısını ortaya koyan belgelerle boşa çıkarıyoruz. Irak ve Suriye sahasındaki operasyonlarımız her zaman Birleşmiş Milletler şartını 51. maddesinden doğan meşru müdafaa hakkını doğrultusunda, komşularımızın egemenlik haklarına ve toprak bütünlüğüne saygılı olarak sivillerin zarar görmemesi için her türlü tedbir alınarak kesin istihbarat ve keşif bilgilerine dayanan nokta atışlarla icra edilmektedir.

Dışişleri Bakanlığı olarak diğer kurumlarımızla işbirliği halinde terörle mücadele diplomasimizi hassasiyetle ve kararlılıkla yürütmekteyiz. Terörle mücadele diplomasimizi PKK’nın Suriye, Irak ve İran’da silahlı varlığı bulunduğu ve Avrupa başta olmak üzere pek çok ülkede siyasi ayağı olduğu gerçeğini dikkate alarak şekillendirmekteyiz. Bu bağlamda PKK’nın Suriye ve Irak‘taki mevcudiyetini yok etme gayretlerimizi, bölgesel ilişkilerimizin merkezine konumlandırmaktayız. Zira örgüt Suriye ve Irak’ta güç ve siyasi bölünmüşlükten istifade ile zemin kazanmıştır. Irak sahasında Kandil, Metina gibi dağlık bölgelerin yanı sıra Sincar, Mahmur, Süleymaniye ve Kerkük’teki sivil yerleşim alanları da terör örgütünün varlık gösterdiği bölgeler haline gelmiştir. PKK ayrıca DEAŞ’ın Irak’ta mevcudiyetini kaybetmesi ile oluşan güç boşluğu istismar etmiş, kendi nüfusunda bu alanlara kaydırmıştır. DEAŞ’la mücadele kisvesi altında Kerkük’e davet edilen PKK’nın bu şehirde bilahare mevcudiyetini geliştirmesi ve DEAŞ’tan kurtarılan Sincar’a yerleşmesi bu anlamda öne çıkan gelişmelerden olmuştur. PKK’nın bir yandan DEAŞ’ın boşalttığı alanlara yerleşirken diğer yandan da da kısmi işbirliğini sürdürür de görülmektedir. Terör örgütleri arasında Kerkük mücaviri başta olmak üzere aidiyeti ihtilaflı bölgelerde herhangi bir çatış çatışma yaşanmaması bu durumun en açık kanıtıdır. Merkezi Irak Hükümeti ile Erbil arasındaki uyuşmazlık bölgede üstü kapalı devam eden Sünni ve Şii ayrışması PKK tarafından istismar edilen Irak’taki başlıca konulardan. Ayrıca KYB’nin Süleymaniye ve mücavirinde PKK’ya alan açması örgütün bu bölgede giderek güçlenmesine neden olmuştur. Aidiyeti ihtilaflı bölgelerde Peşmerge, sahadaki varlığın azalması da bir takım Iraklı bazı milis kuvvetlerle PKK arasında taktiksel ilişkiler kurulması sonucunu vermiştir. KYB’nin Suriye’deki PKK -YPG unsurlarına eğitim verdiği Irak’ın kuzeyinde düşen SDG helikopterleri ve Arbad havalimanı hadiseleri ile iyice açığa çıkmıştır. Bu durum KYB ile PKK arasındaki ilişkinin boyutlarını da ortaya koymaktadır. Süleymaniye’ye yönelik yaptırımlarımıza rağmen PKK’ya tutumunu değiştirmezse daha ileri tedbirler almakta tereddüt etmeyeceğiz.

reklam
Sosyal Medyada Paylaşın:

BİRDE BUNLARA BAKIN

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?