Yeni normalleşme adımları için gözlerin çevrildiği Beştepe’deki kabine toplantısı 3,5 saat sürdü.Erdoğan: “”1 Temmuz itibariyle sokağa çıkma kısıtlamasının tamamını kaldırıyoruz” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşmasından öne çıkanlar:
“Türkiye 2. Dünya Savaşı sonrası kurulan NATO’ya 12 kurucu devletin hemen ardından 12. üye olarak 1952 yılında katılmıştır. Ülkemiz NATO üyesi olurken aynı zamanda demokrasiden ekonomiye uzanan geniş bir alanda yeni bir tercihte bulunmuştur.
NATO içinde Amerika’dan sonra en büyük ikinci orduya ve en kritik stratejik konuma sahip olan Türkiye sorumluluklarını eksiksiz yerine getirmiştir. Bölgesel krizler, terör, yakın dönemde de salgın gibi kritik sınamalarda NATO’nun üzerine inşa edildiği ittifak ve dayanışma ruhunun önemi bir kez daha görülmüştür.
NATO içinde Amerika’dan sonra en büyük ikinci orduya ve en kritik stratejik konuma sahip olan Türkiye sorumluluklarını eksiksiz yerine getirmiştir. Bölgesel krizler, terör, yakın dönemde de salgın gibi kritik sınamalarda NATO’nun üzerine inşa edildiği ittifak ve dayanışma ruhunun önemi bir kez daha görülmüştür.
NATO 2030 sürecini bu bakımdan önemli görüyoruz. Zirve boyunca gerçekleştirdiğimiz temaslarda NATO askeri ve siyasi boyutlarıyla, günümüz şartlarına, beklentilere uygun geliştirilmesi gerektiğini muhataplarımızla paylaştık. NATO’nun sorumluluk alanlarıyla ilgili önceliklerimizi sunduk.
Kimi NATO üyelerinin ‘iyi terörist, kötü terörist’ ayrımının ne kadar yanlış, çarpık olduğunu her vesile ile ifade ettik. Suriye’de DEAŞ’a karşı tek gerçek ve netice verici mücadeleyi Türkiye’nin yaptığını herkese hatırlattık. Bu çerçevede 9 bine savaşçıyı sınır dışı ettiğimizi söyledik.
Güney sınırlarımızda bir başka terör örgütü üzerinden tehlikeli bir yapı oluşturma çabalarına asla izin vermeyeceğimizi kararlılıkla hatırlattık. Türkiye sınırları içinde ve ötesinde 9 milyonu bulan sığınmacıya sağladığı destek için katkı beklediğimizi anlattık.
Doğu Akdeniz, Kafkasya’da barış ve huzur için aldığımız inisiyatifi müttefiklerimizin dikkatine sunduk. NATO’dan ve müttefiklerden her alanda ülkemizin bu önemine ve katkısına uygun yaklaşım belgelediğimizin altını bir kez daha çiziyoruz.
“En çok desteğe ihtiyaç duyduğumuz dönemde yalnız bırakılmamıza rağmen…”
Türkiye en çok desteğe ihtiyaç duyduğu dönemde yalnız bırakılmasına rağmen NATO’nun önemini kabul etmektedir. Yükümlülüklerimizi yerine getirmeyi sürdürürken bir daha benzer sıkıntıların yaşanmaması hususunda tespit ve tekliflerimizi her fırsatta sürdüreceğiz.
İnşallah önümüzdeki dönemde hem ittifakta hem müttefiklerimizle daha yakın ve yapıcı işbirliği içinde olacağız. NATO zirvesi marjında çeşitli ülkelerin liderleriyle çok kapsamlı meseleleri ele aldık. Bu çerçevede 13 Haziran’da Litvanya Cumhurbaşkanı sayın Naseday, Letonya Cumhurbaşkanı, Macaristan Başbakanı sayın Orban’la, Fransa Cumhurbaşkanı sayın Macron’la, Birleşik Krallık Başbakanı sayın Johnson’la, sayın şansölye Merkel’le, sayın Miçotakis ve son olarak ABD Başkanı sayın Biden’la bir araya geldik.
Pek çok ülke lideriyle kısa süreli sohbet etme imkanı bulduk. Bugüne kadar çeşitli gerilimler yaşadığımız kimi isimler başta olmak üzere bir araya geldiğimiz liderlerle işbirliği alanları üzerinden gidilerek geliştirilmesi hususunda mutabık kaldık. Sayın Macron, Sayın Miçotakis ve Sayın Biden’la doğrudan temaslarımızı sıklaştırma kararı aldık.
Sayın Biden’la yaptığımız görüşme, kendisiyle göreve geldikten sonra ilk yüz yüze temasımız olması bakımından ayrıca önemliydi. 17 yıllık geçmişimiz olan Sayın Biden’la bu kez ABD Başkanı sıfatıyla yeni bir dönemi başlatmak üzere bir araya geldik. Elbette ülkelerimizin arasında bilinen sorunları karşılıklı pozisyonlarımızı tekrar ortaya koyduk.
Bundan sonrası iş birliği alanlar hususunda çok kapsamlı, verimli görüş alışverişinde bulunduk. Muhatabımızla ABD ile üstesinden gelinemeyecek hiçbir meselemizin bulunmadığı, iş birliği alanlarımızın geniş ve kârlı olduğu üzerinde mutabık kaldık. Sayın Biden’da yaptığı açıklamalarda bu değerlendirmeleri paylaştı.
Sayın Biden’la yakaladığımız bu güzel iklimi ülkelerimiz bakımından maksimum faydaya dönüştürmekte kararlıyız. Bundan sonraki süreçte belirlediğimiz isimlerle önce kendileri bir araya gelsin, ardından da biz bir araya gelelim kararına vardık. Aramızdaki sorun başlıkları, karşılıkla hassasiyet ve beklentilerimizi zaman içinde çözüme kavuşturacağımıza inanıyorum.
Türkiye’nin egemenlik haklarına saygı duyulması, sınırları içinde ve dışında terör örgütleri ile yürüttüğümüz mücadeleye destek verilmesi tek şartıdır.
Ülkemizin hiçbir devletle kurduğu ilişki diğerlerinin alternatifi değil tam tersine kendimiz, muhataplarımız, bölgemiz ve tüm insanlık için birbirlerinin tamamlayıcısı olarak görüyoruz. ABD ile olumlu ve yapıcı temelde yeni bir dönemin kapılarını araladığımıza inanıyoruz.
Brüksel’de Azerbaycan’daki programlarımız için Salı günü sabaha yakın Bakü’ye ulaştık. Birkaç saat sonra Azerbaycan Cumhurbaşkanı ‘gardaşım’ Aliyev’le birlikte Şuşa şehrine hareket ettik. Brüksel’den birlikte geldiğimiz heyet üyelerimizle birlikte kara yoluyla Şuşa’ya giderken işgal ve savaş döneminin yıkımlarını, acılarını, sonuçlarını görme imkanı bulduk.
Her tarafın nasıl yıkıldığını, yakıldığını gördük. Bütün bunlarla beraber bunların kalkıp özellikle dünyaya, birinci derecede Batı’ya ‘Gelin lütfen Karabağ’ı görün’. Minsk Üçlüsü’nün buraları tekrar tekrar görmesi lazım. Kim nereleri 30 yılda ne hale getirmiş, bunu görün.
Çoğu Türkiye menşeili firmaların 5-6 ay gibi kısa sürede, zor bir coğrafyada başardıkları önemli işleri görünce ülkemiz adına gurur duydum. Şehir ve üretim altyapısının yeniden inşa edildiği bu bölgenin en geç 1 yıl içinde yepyeni bir çehreye kavuşacağına inanıyorum. Sayın Aliyev’de bu kararlılığı, bu inancı gördüm.
Bir kartal yuvası gibi yalçın kayaların üzerinde kurulu Şuşa’da Azerbaycanlı kardeşlerimizin azatlık sevincine biz de ortak olduk. Tarihi bölgedeki valilik binasında görüşmelerimizi yaptık. Azerbaycanlı gençlerimizin sergiledikleri gösterileri izledik. Şuşa en son kurtarılan, en çok mücadele verilen yerdir.
Şuşa’nın azatlığa kavuşması sadece bir toprak kazanımı olmanın ötesinde Azerbaycan için bir öneme sahiptir. İnşallah işgaldan kurtarılan tüm Karabağ ve Azerbaycan topraklarının en kısa sürede mamur edileceği günler yakındır.
Yıllarca vatan hasreti çeken Azerbaycanlı muhacir kardeşlerimizin en kısa sürede evlerine dönebilmeleri için Türkiye olarak bize düşen görevi yapıyoruz, yapmayı da sürdüreceğiz. Gardaşım Aliyev’le birlikte imzaladığımız ve dünyaya ilan ettiğimiz Şuşa Beyannamesi ile ilişkilerimizde yeni bir dönemi başlattık. Pekçok anlaşmayı yakın zamanda Türkiye ve Azerbaycan olarak imza altına alacak, kardeşliğimizin hukuki temelini daha da güçlendireceğiz.
Bölgenin yeniden huzura ve istikrara kavuşmasından en çok faydayı sağlayacaklardan biri de önlerine çıkan fırsatı değerlendirirlerse Ermenistan olacaktır.
Azerbaycanlı kardeşlerimizin bize olan samimi muhabbeti bizi ayrıca mutlu etti. Bu süreci hep birlikte Kafkaslar’da yeni bir dönemin başlangıcı haline getireceğiz.
Antalya’da Güneydoğu Avrupa İşbirliği’nin zirve toplantısını gerçekleştirdik. Örgütün 25. yıldönümü olması sebebiyle bu zirve ayrıca anlamlıydı. Kurulduğu günden beri bölgedeki siyasi sorunların diyalog yoluyla çözümü konusunda önemli misyon üstlenen bu yapının daha da geliştirilmesi gerektiğine inanıyoruz.
Zirveye katılan tüm misafirlerimize teşekkür ediyoruz. Cuma günü ülkemizin uluslararası alanda önemli markası haline dönüştüreceğine inandığım Avrupa Diplomasi Forumu’na katıldım. Antalya’ya gelen devlet ve hükümet başkanları, iş ve akademi dünyasıyle sivil toplum kuruluşlarıyla görüş alışverişinde bulundular. “