Seçimler yaklaşıyor .
Belli ki iktidarın kozu terör ve güvenlik , muhalefetin kozu ise ekonomi ve adalet olacak .
Aslında bir kavramlar savaşı yaşanıyor ve yaşanacak.
Vatandaşta önceliğine bakacak .
“Tavuk mu yumurtadan yoksa yumurta mı tavuktan çıkar”misali kafası karışık olanlar olabilir .
Vatandaş evvela şunu çözecek.
Neden sonuç ilişkisini kuracak kafasında..
Yani hangisinin hangisini tetiklediğine karar vererek sandığa gidecek ..
Kötü bir ekonominin ve toplumda güvenini kaybetmiş bir adaletin toplumu terörize ettiğine mi, yoksa güvenlik ve terör sorunu giderilmeden ekonomiyi düzeltmenin ve adaleti tesis etmenin mümkün olamayacağına mı?
Bu ahval ve şerait altında bir seçime gidiyoruz işte ..
Ve siyaset bu kavramlar altında seyrü sefer halinde.
Tabiki bu trafiğin duraklarında biri de belediye meclisleri .
Dün yine bir siyasi tartışmasının odağındaydı büyükşehir meclisi .
Büyükşehir Belediye Başkanı Vahap Seçer’in Cumhuriyet Bayramı’nda ülkenin savunma sanayine yönelik sarfettiği sözler, meclisin konusuydu .
MHP Liderinin grup toplantısında , Seçer ile ilgili ithamlarını referans alan Cumhur ittifakı üyeleri peşi sıra açıklamalar ve salvolar yaptı .
Daha bir kaç gün önce “Rızkında işi, gücü olanın siyaseti olur mu” diye soran ve herkesin çalıştıkça, ürettikçe bu kentin de kalkınacağını, refahının artacağını söyleyen sanki Seçer değildi?
Ama mecliste siyaseti bir kez daha karşısına çıkardılar .
Peki ne demişti Vahap Seçer ?
İktidarın sadece savunma sanayi üzerinden koyduğu vizyonla kamuoyunu etkilemeye çalıştığını ama onun dışındaki gelişmelerin Cumhuriyet Türkiyesi’ne yakışmadığını söyledi. .
Ve eklemisti Cumhuriyet bir barış, eğitim, bilim, teknoloji, kültür projesidir diye .
En azından benim anladığım buydu ..
Ne var ki meclisi izlediğimde , ne terör kaldı , ne vatan hainliği ,ne başkaldırı , ne isyan ..
Kendimi bile sorgulattı bu söylemler bana .
Kendime konum attım açıkçası .
Neyse ki bulunduğum yerdeymişim(!)
Bu sözleri sarfedenlerin kendi konumlarının farkında olmadıklarını gördüm .
Ayni zamanda Seçer’in de kürsüden dediği gibi Türkiye’nin siyaset ve bürokraside yaşadığı kan kaybını da o gün mecliste bir kez daha hissettim .
Üzüldüm açıkçası..
Meclisin çapına, hududuna, kalibresine ..
Üzüldüm ..
Kendinden gittikçe uzaklaşan, farklı saiklerle düşünmeye alışan ve alıştırılan, dili başka konuşan , aklı başka çalışan meclis üyelerine..
Ve üzüldüm ..
“Ne anlatırsan anlat, senin anlattıkların karşıdakinin anladığı kadardır”diyen Mevlana Hazretlerinin bir kez daha haklı çıkmasına..