“BİR KADIN BİOGRAFİSİ !!.

“BİR KADIN BİOGRAFİSİ !!.

Önce cennet kokulu bebek olarak gözünü açmıştı neler yaşayacağını bilmediği, dünyaya,hissetmiş gibi çaresizliğini,uzun süre ağlayarak merhaba demişti neler yaşatılacağını bilemediği muamma hayatına.
Minicik bedeninde atan koca bir yürek vardı,her ağladığında ise kendine yakın hissettiği bir kadın vardı kucağına alıp sütünü veren,annesi olduğunu bilmeden.
Sonra çocuk oldu bir zaman kendi minicik yüreğinde hissetiği gibi sandı hayat dedikleri ağacı,elden ele,kucaktan kucağa dolaştırılan masumiyet kokan cennet kokulu çocuk,anlıyamadığı tuhaf şeyler oluyordu, etrafına bakıyor ne oluyor diye sorarcasına sesler çıkarıyordu konuştuğunu sanarak,aradan kısa bir zaman geçmişti ki ilkokul beşinci sınıfta öğrenciyken tanışmıştı ergenlik diye tuhaflıklarla dolu anlam veremediği dönem dedikleri duruma, okulda öğretmenlerinden duymuştu, can kulağıylada dinlemişti, büyüyorum diye sevinmişti de üstelik, fakat ne ailesinden yaşadıkları ne öğretmeninin anlattıklarına, ne de kendi yaşıtları olan kız arkadaşlarının yaşadıklarına hiç uymuyordu, yine de öğretmenleri ergenlik döneminde gençliğe ilk adımlarınız diye söze başladığında gururunun okşandığını kalp atışlarının hızlanmasından fark ediyordu, tıpkı yaşıtları tüm arkadaşları gibi.
Eve girdiği anda her an daha çok mutsuz olduğunu hissediyordu, sonra birden okuldan alındı genç kız oldun kır dizini otur evinde dedi babası.
Şaşırmıştı, şoktaydı, ses çıkarmadan öylesine seyirci olan annesine kızmıştı, sesini duyuramadığı sessiz çığlığıyla !!..
Genç kızsın otur evinde dediler oysa ki genç kızlığın tanımı hiç anlatılmamıştı kendisine, yinede en yakınlarından başlanmıştı eleştiri okları fırlatılmaya, acımasızca sorgulanmaya neye uğradığını bilmeden, bilemeden.
Şaşırmıştı,genç kız dedikleri böyleyse eğer ben istemiyorum,çocukkuğumu verin bana,iyi veya kötü birazcık mutluluk yaşamıştım diye düşünüp ürkmüştü küçücük narin bedeniyle,niçin böyle davrandıklarını empati kurarak anlamaya çalışmış olsada,annesi ve babası dahil kimse onun,ne hissettiğini,düşüncelerini, iç dünyasında kopan tarifsiz fırtınaları merak etmemişlerdi bile.
Güya kendilerinin doğrularını,abuk sabuk düşüncelerini, kabul edilemez isteklerini, hele üstüne birde (Eğer bunu yaparsan,böyle giyinirsen,bunlarla konuştuğunu duyarsam hiç acımam babana söylerim )sonucuna katlanırsın anladınmı ona göre diye tehditlerini savuran annesi de bir kadın ve üstelik oda genç kızdı bir zamanlar…
Tuhaf olan bu değil de nedir sorarım hepimize !!!.
Her an artan baskılar,tehditkar söylemler,üslupsuz konuşmalar vs hoşnutsuz bir bireye çevirmişti,masumiyetle doğan melek bebeği…
Eee,çocukluğunda mutluluğu da hissetmişti kendince doya doya yaşamıştı kimseye fark ettirmeden üstelik.
Ergensin dediklerinde anlamaya çalışmıştı,ne demek diye,öğretmeni rehberi olmuştu yalnız değildi anlamıştı da ergenliğin sürecinin ne olduğunu…
Şimdi genç kızdı…
Sevmemişti ne hayalerle, ne büyük umutlar beslediği genç kızlığı…
Ona, acı hüsran ve çelişkiler yaşatmaya başlatmıştı anne baba dediği en yakınları, sevmesine fırsat vermemişlerdi zulüme çevirdikkeri genç kızlığını,sevememişti haklı olarak.
Oysa ki çocukluğundaki gibi mutlu olabileceği bir an yakalamaya çalışıyordu, hem de hiç bıkmadan anne babasının gözünün içine bakıyordu.
Korkuyor olsada için, için yalvarıyordu beni görün artık ne olur diye…
Üstelik imkansız olduğunu bile bile.
Kendini yabancı gördüğü aile diye düşündüğü kavramın ilk çocuğuydu,erkek çocuk olsun istiyorlardı, dünya tatlısı bir melek doğmuştu, bir daha kız istemiyoruz diyen anne babası adını…
“YETER”Koymuştu.
Üç kardeşi daha olmuştu, küçükleri erkek doğmuştu…
Yeter kardeşlerinin küçük anneleri olmuştu.
Kendince imkansız çıkmazlarla boğuşurken, kız kardeşlerine siper olmuştu.
Hiç beklemediği bir anda Anne babası dikildi karşısına talibin var dediler…
Ne dediklerini algılayamadı önce…
Ne diyorsunuz der gibi annesinin gözlerine baktı, annesi öfkelendi bana öyle bakma, babanı duymamış gibi…
Baban karar verdi söz kesildi, artık nişanlısın dedi.
YETER’İN dünyası başına yıkılmıştı.
Henüz 15’indeydi yani genç kız değil, ergen değil, çocuktu aslında çocuk!!.
Güya namusunu korumak için kim olduğunu bilmediği,bilmekte istemediği, evleneceksin dedikleri otuz yaşındaki insan görünümlü bir şeytan!!!
Gözünden akan yaş hiç dinmemişti o günden sonra,öncesinde anne babası zehir etmişti yaşamını…
Okumak istiyorum dedikçe dayak atmışlardı,her türlü şiddetle zulümlerinin dozu artmıştı, şimdi ise aklının ucundan dahi geçirmediği evlilik dedikleri kavramın tam ortasında bulmuştu kendini…
Üstelik hiç istemeden.
Ve tanımadığı rüyasında görse belkide ürkeceği bir adamı karşısına getirip itaat edeceksin, bu senin kocan olacak demişlerdi.
Üstelik en çok anne dediği kadın’ın onu korumaması yakmıştı yüreğini.
Akrabalarının toplandığı bir gündü sabahın erken saatlerinde girmişti annesi yattığı odaya, hiç tanımadığı bir kadınla belirmişti başının ucunda annesi “YETER” kalk artık diye seslendi.
Vakit geldi haydi kalk kaynananın ellini öp diyen annesinin sesiyle gözlerini açmıştı uyanmak istemediği o güne…
Oysa henüz on beşindeydi,kıpır kıpırdı yüreği…
Ne güzel hayalleri vardı düşündükçe onu mutlu eden…
“DOKTOR” olacağım diyordu mesela,en büyük hayaliydi hastaları iyileştirmek.
Lakin şimdi tanımadığı güya insanlar topluluğunun kendi hayatı için verdikleri olmaz dediğimiz  utanılması lazım gelen fakat hiç kimsenin umurunda olmayan kararla and içmişlerdi Yeterin geleceğini yok etmeye.
Annesinin,öp elini kaynanan dediği kadın, elinden bırakmadığı çantasından çıkardığı beyaz bir elbiseyi o tertemiz bedenine işte bu senin GELİNLİĞİN diyerek giydirdiler apar topar YETER’e…
Yeter donmuştu sanki kıpırdıyamıyordu yerinden, yüzünü yıkamadan giydirdikleri gelinliğin kefen olduğunu hissetirmişlerdi henüz onbeş yaşındaki YETER’E !!.
Başka işi yokmuş gibi annesi,git yüzünü yıka makyajını yapsınlar diye emirler yağdırmıştı vicdanı sızlamadan.
Sessiz kalmıştı kızım dediği YETER’İN geleceğini kendi karartmıştı tabiri caizse, kendi elleriyle, haklı göstermek için birde cümle bulmuştu (Namus)unu korumak için evlendiriyoruz diye.
Verdiler on beş yaşındaki YETER’i otuz yaşındaki ismi lazım olmayan ZALİME !!!.
Çaresizce çırpındı YETER, kendi gibi kadın olan annesine yalvardı yapma annem, yakma beni ne olur, kıymayın ben okumak istiyorum diye annesi duymamıştı bile… Ona yalvararak feryad eden,kendi bedeninde dokuz ay taşıdığı evlat dediğimiz hazineyi… Değersiz bir eşya gibi yüz metre arsa karşılığı vermişlerdi masumiyet kokan çocuk YETER’İ otuz yaşındaki ismi lazım olmayan ZALİME.
Kaç YETER’E giydirdiklerini bilmediği kefeni giydirmişlerdi beyaz gelinlik diye alıp götürmüşlerdi koca dedikleri zalimin evine…
Hem de bir daha dönmemek üzere,anne babasının evine.
Son bir defa dönüp baktı geride bıraktığı sahipsiz kardeşlerine,el salladı,kına diye ölüm fermanını yazdıkları eliyle…
Bir daha döndü baktı, anne babasının gözlerinin içine beni hiç mi sevmediniz,diye ağlayan zeytin yeşili gözleriyle.
Bilinmezliğe doğru yola çıktığının farkındaydı artık,üstelik onu kurtaracak mucizede yoktu biliyordu,yanında bir yabancı oturuyordu tam otuz yaşında insan görünümlü ZALİM !.
Daha ilk andan başlamıştı zulüm etmeye.
Yeter ay parçası kadar güzel,ceylan gibi ürkekti…
Yeter’in tenine her dokunduğunda irkiliyor midesi bulanıyordu,bunu gören zalim öldüresiye dövüyordu,tam altı ay geçmişti “YETER” ruh gibi olmuştu,o küçücük narin bedeni kaldıramıyordu artık zalimin içip içip sapıttığında,gözünün üstünde kaşın var bahanesiyle yediği dayaklara,duyduğu hakaretlere,atılan iftiralara dayanamıyordu artık.
İnsan evladı olan teyzem dediği komşusuyla defalarca haber göndermişti annesine,ne olur beni kurtarın diye… Annesi nasıl olduğunu merak etmek yerine var komşu git söyle ona,baba evine beyaz kefenle girer ancak diye cevap göndermişti,zalimin zulümden bedeni küçüçük olmuş YETER’E.
Yalvarıyordu ne olur bugün içmesin bedenim bir gün dinlensin dayak yemeden yatayım rahat uyuyayım diye.
Teyzem dediği komşusu zalimin şerrinden korktuğundan eve geçmiyordu,Yeter’i görmeye,pencere önünde duruyor konuşuyorlardı iki kelime,tam o sırada zalim belirdi dış kapının önünde.
YETER,komşusuna…
“HAKKINI HELAL ET”
Diyebildi sadece.
Zalim şahin gibi atlamıştı Yeter’in üstüne vurmaya başlamıştı bir avuç kadar kalmış YETER’İN Bedenine,hızını alamamış belli ki kapı ağzında duran çekici almıştı eline şursuzca vuruyordu YETER’E ağzından köpükler saçarak küfür savuruyordu herkese, kimse cesaret edememişti yaklaşmaya korktukları insan görünümlü ZALİM’E…
Teyzem dediği komşusu başlamıştı,yetişin kurban olayım hemen yetişin, Yeteri öldürecek zalim diye feryat eden sesiyle aramıştı polis imdat yüz elli beşi aramıştı !.
Aramıştı,aramasına… Amaaa…
Artık,ne kurtarılacak bir can vardı,nede bir hayat,herkesin gözü önünde “YETER” Kanlar içinde yatıyordu yerde, karnı burnunda sekiz aylık hamileydi de !!!
Kendi henüz çocuk olamamışken çocuğuna anne olabilmek için onca çırpınışları bir zalimin elinde çekiç darbeleriyle son bulmuştu.
Aynı gün tüm sosyal medya ve televizyon kanalları alt yazı geçmiş ti,şook şok(Henüz kendi çocuk denilecek yaşta, anne olmaya hazırlanan sekiz aylık hamile,on beş yaşındaki “YETER” kocası tarafından,KADIN CİNAYETİNE KURBAN GİTMİŞTİR.)Şok haber olarak verilmişti ekranlarda.
YETER’İN adı da eklenmişti önceki Kadın cinayetlerine.
Bir kaç gün yapılan paylaşımlar,eller havaya kaldırılarak herkese gösterilecek şekilde üzerinde…
KADINA ŞİDDETE HAYIR…
KADIN CİNAYETLERİ SON BULSUN…
Yazan postlar ve devam eden rutin hayatlar.
Sonuç değişmeyen kocaman bir…
HİİİÇ.
Kadınlar gününü kutladığımız gibi…
KADIN CİNAYETLERİNİN…
Son bulduğuna inanarak kutlayacağımız günlerin yakın olmasını umut ediyorum.

Saygılarımla

“YAŞAMA DAİR HERŞEY”

B.Yaşam Uzm/Uzman Eğitmen
Mercane CAN

reklam
Sosyal Medyada Paylaşın:

BİRDE BUNLARA BAKIN

1 Yorum

  1. Ah hocam kanayan yaramıza nasıl da değindin güzel bir yazıyla,toplum içinde kadının adı, önemi, değeri ne hale geldi ama işimize gelince müslümanın demekten geri durmuyoruz peki soruyorum islam dininde kadına siddet varmı, aşağılama varmı hor görme varmı biraz vicdan diyorum birazda birşeyleri bilmiyorsanız okuyun lütfen

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?