KAPIDAKİ FELAKET!

KAPIDAKİ FELAKET!

Şu sıralar çok önemli bir felaket ile sınanıyoruz.

Kimisi mukadderat dese de adına, ben felaketi tedbir-tevekkül çizgisinde değerlendiriyorum.

Önlemini almadığın bir şey için akıttığın her gözyaşı timsah, çıkarttığını her ses ne yazık ki kuru gürültüden ibaret.

Bu felakette sadece insanlarımız değil; “Deprem öldürmez, bina öldürür” gibi basit, anlaşılır ve anlamlı bir sözün dahi altını dolduramayan bir sistem, enkaz altında kaldı.

Felaket sismik rolünü oynadı ve oynuyor.

Ama peşi sıra artçı felaketleri de peşinden sürüklüyor.

Deprem bölgesinde alınamayan önlemler, bulaşıcı hastalıklara davetiye çıkarıyor.

Çadır, battaniye, elektrik, su ve tuvalet gibi temel gereksinimlerin temininde geç kalınması, enkazdan canını kurtaranlar için felaketin uzamasına neden oldu ve olmaya da devam ediyor.

Bu sorunların önemli bir kısmı sadece deprem bölgesinin değil, felaketten dolaylı bir şekilde etkilenen çevre illerin de sorunu.

Özellikle Mersin!

Bu konuda risk altında.

Her ne kadar 3. derece deprem bölgesinde de olsa, felaketin göç dalgasından en fazla etkilenen kentlerin başında…

Depremin ilk gününden itibaren bölgeye ağırlığını koyan Büyükşehir Belediye Başkanı Vahap Seçer, hem deprem bölgesinde hem de kentte ciddi bir mücadelenin içinde.

Seçer, her şeyden önce popülist bir siyasetçi kafasıyla hareket etmiyor.

Orada görüneyim, yardım malzemesi taşırken iki kare fotoğraf çektireyim kafasında değil.

Hatta gönderdiği yardımların neredeyse tamamından ismini sildirdiğini, dikkat çekmemek için bölgeye makam aracı yerine standart bir araçla girdiğini biliyorum.

Bunlar düşünülmüş, hesaplanmış, insani ve hassas detaylar.

 

İşin tabi ki sadece sosyolojik ve psikolojik kısmı yok.

Mersin için stratejik detayları da var.

Seçer’in ısrarla üzerinde durduğu konu Mersin’in afet bölgesi olması ya da özel bir statüye kavuşmasıydı.

Peki Seçer ne yaptı?

Bunca koşuşturmanın arasına kentin geleceğini sıkıştırdı.

İş adamlarını, STK’ları, hemşehri derneklerini bir araya getirdi o hengamenin içinde.

Her birinin masasına koydu meseleyi, Mersin’i.

Tehlikenin boyutuna dikkat çekti.

 

Neydi en büyük tehlike.

Su!

Zaman zaman meclisin gündemine gelen, sert tartışmalara neden olan; su…

 

Seçer, defalarca su rezervlerine ve yatırım maliyetlerinin yüksekliğine dikkat çekti.

Pamukluk barajını devreye sokmalıyız dedi.

Ama ittifak üyeleri su tarife ücretleriyle ilgilenmeyi daha popüler buldu.

Çünkü onlar siyasetçi, Seçer politikacıydı.

Seçer nedenle, onlar sonuçla ilgilendi.

Peki ne oldu?

Pamukluk barajının devreye sokulması depremle birlikte göç alacak olan Mersin için bir seçenek değil, bir zorunluluk haline geldi.

 

Son yılların en kurak Ocak ve Şubat ayını yaşıyoruz.

Berdan barajının su rezervi şimdiden ihtiyacı karşılayamaz duruma geldi.

Anlayacağınız cepten yiyoruz.

Önümüzde iki çözüm yolu var.

Kiminin parası, kiminin duası derler ya.

Aynen öyle.

 

Ya yağmur duası.

Ya da devletin parası.

İkisi de olmazsa mühürlenir vatandaşın vanası.

reklam
Sosyal Medyada Paylaşın:

BİRDE BUNLARA BAKIN

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?