KEMAL KILIÇDAROĞLU

KEMAL KILIÇDAROĞLU

Millet İttifakı çalkantılı bir sürecin ardından adayını belirledi.
Kemal Kılıçdaroğlu.
Hayırlı olsun.

Üzerinde mutabakat sağlanan Kılıçdaroğlu, bu süreci şüphesiz aklının ve bileğinin hakkıyla elde etti.
Coğrafya kaderdir misali kaybetmek kaderi olmuştu Kılıçdaroğlu’nun oysaki.
Onun seçim kayıpları toplumun her katmanında hafızalardan bir türlü çıkmadı, hem de bizim gibi balık hafızalı bir toplumdan.
Çok tartışıldı Kılıçdaroğlu kayıplarıyla.
Stand up’çıların esprilerine ilham kaynağı oldu.
Youtuberler,  Influencerlar 0nu ti’ye alan videolar çekti.
Capsler dolaştı internette bolca.
Onun ismi öne çıkınca siyasi rakipleri elini ovuşturdu.
Aday çıkarılacağı masada cıngar çıktı.
Hatta aşağılandı, kendi belediye başkanlarına tercih edilerek.
Kendi partisinde bile şüpheli gözler üzerinden hiç eksik olmadı.

İnsan hafızası yaşanan kötü şeyleri çok daha fazla muhafaza eder derler ya,
O yüzden “kaybetmek” Kılıçdaroğlu algısının maalesef bir parçası haline geldi uzunca bir süre.
Kimse O’nun bu topluma kazandırdıklarına dönüp bakmadı bile.
Maç izler gibi izlediler olan biteni .
Sonuca bakıp , bu takımdan bir cacık olmaz dediler.
Strateji ve taktiğini bugüne kadar golle süsleyemedi belki Kılıçdaroğlu, ama bir anlayışı yerleştirdi siyasi iklime şimdilik.
Takım ruhunu…

Dahası da var.

70 yaşında 500 km yürüdü Kılıçdaroğlu.
Çıktığı yolun zorluğunu bizzat yaşayarak, yaşatarak anlattı.
Emek ve alın teri olmadan hakka , hukuka ve adalete ulaşılamayacağını anlattı, nefesini ve bedenini ortaya koyarak.

Sonra kendi partisinden ihraç edilen, haksızlığa uğrayan bir siyasetçiye , kendi düşünce ikliminden olmamasına rağmen kucak açtı. Siyasi varlığını mecliste sürdürebilmesi adına kendi vekillerine demokratik ve insani bir sorumluluk yükledi.
Anayasal ve demokratik hakları hatırlattı yaşadığı topluma.

Bir defa linç , bir defa da suikast girişimine muhatap oldu.
Belki korktu her insan gibi, ama korkunun ecele faydası olmadığını anlattı.

Vitrin dediler, takiye dediler belki ama siyasetin tüm renklerini bir masaya oturttu Kılıçdaroğlu. Böylesine bir sistemde çoktan unuttuğumuz ortak karar verebilme duygusunu hatırlattı.

Son düzlükte “seninle kazanamayız” deyip masaya tekme vurana bile kendisinin ona kazandırdıklarını hatırlatmadı. Seçimi kazanmadan önce Onu kazanabileceği bir formülü masaya koymayı tercih etti. Uğradığı haksızlığı yuttu Kılıçdaroğlu, o masada neden oturduğunun sorumluluğunu taşıyarak.
Hoşgörüyü, nezaketi hatırlattı.

Ve aday oldu Kılıçdaroğlu.
Büyük bir savaş verdi bir çok cephede.
Hem üzerine yapışmış kaderiyle, hem rakipleriyle, hem oturduğu masayla, bazen de partisiyle…
Şimdi yeni bir savaşa hazırlanmak zorunda.
Şöyle anlatayım onu da ;

Kurtuluş Savaşı bitmiştir.
Ülke kurtulmuştur, ama geriye kalan miras hastalık içindedir.
Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk ülkenin içinde bulunduğu acıklı tabloyu Başbakan olarak düşündüğü İsmet Paşa’ya yazdığı bir mektupla özetler.
Ve mektubun ilk satırında söyle der;

“Paşam bizi yine büyük bir savaş bekliyor “

reklam
Sosyal Medyada Paylaşın:

BİRDE BUNLARA BAKIN

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?